12 Temmuz 2011 Salı

Öğrenme


                                                       Eymir Köyü-Kangal

Pedagojik öğrenme diye adlandırılan şey, tekrarın  kanıt olarak kabul edilmesidir. Örneğin, Dünya'nın yuvarlak olduğunu duyan bir çocuk, bizzat bu sözü seslendirmesiyle konuyu öğrenmiş addedilir.

Bugünkü eğitim anlayışında çocuğun öğrenip öğrenmediğini davranış kodlarıyla ölçebiliyoruz. Ama bu temelden sakat.

Ölçme değerlendirme, çocuğun öğrenmede içsel sürecini hesaba katan gözlem yeteneğinden yoksun. Bu yüzden öğretilenin ne kadarını öğrenmiş acaba dediğimiz çocuğun durumu (önceden belirlenmiş) davranış kodlarıyla sınırlı.

Öğrenmemiş çocuk ise gerekli davranış kodunu gösteremediği için, diğerlerinin nezdinde öğrenmemiş olduğunu kabul etmekle kalmıyor, neyi öğrenmesi gerektiğini de bir öğrenme adabı olarak bilmiş oluyor. Yani öğrenmemiş çocuğun öğrenmemiş olduğunu bilmesi de emsal (bilen) çocuğu olumlayan negatif davranış kodu.

İşte başlangıçta çocuğa dayatılan bu razı gelme bugünkü hâkim pedagojinin ilk ve köklü biçimde öğrettiği kuraldır.

Çocuk, şimdiden geçmişe doğru öğretilen her türlü tarihsel, dinsel idollerle hep küçük kalacağının idrakindedir. Çocukluk fiziksel, bilişsel bir dönem değil, öğretilen doğru karşısında kronik bir çocukluktur.

Pedagojinin görgüden miras aldığı bu düstur sevmekle ilgilidir. Sev! Sevmelisin! Nesneyi sevmekten, oyunda bedeninin gücüyle gerçekleştirdiklerini sevmeye geçen çocuk, okulda yepyeni bir sevme konseptiyle tanışır: Öğrenmeyi ve öğrenmiş olanı, dirlik alacağı ve hep gerisinde kalacağı ölüleri sevmek!

Annesini, babasını, kardeşini, arkadaşını, çizgi film kahramanını seven çocuk birden Şamanist olur ve dünyamızda dolaşan iyi huylu ölülerin ruhlarını da sever. Daha açıkçası pedagojik öğrenmeyle tanışan çocuk öğrendikçe sevileceğinin bilincinde olarak, sevmeyi bedeninden çıkan bir açılma yerine kendisine töhmet karşılığı verilen bir ödeşme olarak yaşamaya başlar.

Ne demişti dünya yurttaşlarından biri: "Yaşayanlardan çok ölülerden çekiyoruz."

Öğrenmenin içsel sürecini hesaba katmamak ölçmeyle ilgili bir teknolojik yetersizlikten kaynaklanmıyor. Çünkü içsel süreç denilen dışarıdakinin gözlemlediği değil, öğrenemediğinin farkına varan ve zaten öğrenmenin ta kendisi olan bireysel bir süreçtir: Haa… Evet, Dünya yuvarlak! Cevap değil; daha çok şaşkınlığını itiraf eder gibi . Hatta elinde olmadan.

Konrad Lorenz, evde beslenen üç aylık bir köpeğe çişini yapmayı nasıl öğreteceğimizi anlatır: Tam çişini yapmaya eğilim gösterdiği anda onu mümkün olduğu kadar hızlı dışarı çıkarmamızı söyler. Özellikle de çiş için köpeği her dışarı çıkarmamızda hep aynı yere götürmemizi salık verir. Orada ihtiyacını giderince de onu, kahramanca bir şey yapmış gibi övgü ve sevgi yağmuruna tutmamızı vurgular.

Şimdi Konrad Lorenz' in deneyimiyle köpek çişini yapmayı öğrenmiş deriz.

Ama doğru yorum şudur: Köpek dışarıda o yere çişini yaparak nasıl övgü alacağını öğrenmiştir.

Bitmedi. Köpek, Konrad Lorenz orada olmadığında da, yani övgüyü beklemeden de çişini hep aynı yere yapar. Artık, köpek nasıl övgü alacağını öğrenmeyi unutmuş olarak çişini yapmayı öğrenmiştir.

Bugünkü pedagoji anlayışında çocuğun öğrenmesi ile köpeğin öğrenmesi arasındaki fark nedir? Yani olması gereken farka göre.

Hemen akla gelen motor davranış klişesini rafa kaldırarak düşmek gerekir bu sorunun peşine.






1 yorum:

  1. Çok beğendim. İşin daha kötüsü bu motor davranışları bir de belli puanlara bağlamak. Puanlar, bir süre sonra bir şeye; o şey bir süre sonra paraya, mala, prestije ve iktidara dönüşür. İşte bu yüzden kimi yerlerde pedagojiye karşı andragoji terimi doğdu. Pedagojide üst ve ast ya da büyük ve küçük kavramları önde gelir, bilgi olduğu gibi aktarılır, edinilmesi beklenir; andragojide ise bilgi edinmenin yöntemleri üzerine odaklanılır ve "eşit" konumda yeniden bilgi üretme süreci yaşanır. Bu öğrenme sürecini bir de puanlarla ödüllendirmeden yapabilmeyi başarırsak ne güzel olurdu. Bir düşünün, sadece heyecanlandığınız için sadece istediğini için öğrendikçe öğreniyor, yarattıkça yaratıyor, zenginleştikçe zenginleşiyorsunuz. Rafa kaldırılması gereken bir başka klişe de bu bence. Onay, ödül güzel şeyler, belki de gerekli, neyin onaylandığı, neyin ödüllendirildiği de önemli değil mi?

    YanıtlaSil