12 Temmuz 2011 Salı

Yağmurda Kalan Islanır











Yağmurda ıslanabilmek için

"Emine Erdoğan'ın önceki gün İzmit'teki toplu açılış töreni sırasında çekilen bu fotoğrafı, merak konusu haline geldi. İlk bakışta her şeyin normal göründüğünü söyleyebilirsiniz. Ama durum pek öyle değil. Başbakan kürsüde konuşurken Emine Erdoğan, yağmur altında şemsiyesiz kalmış görünüyor. Hemen yanı başında şemsiye kullanan protokol erkânının varlığı, ister istemez soruları da beraberinde getiriyor.
Emine Erdoğan, neden şemsiyesiz?
Akla ilk gelen 'acaba ihmal mi var?' sorusuna, Kocaeli Valisi Gökhan Sözer, DHA'ya yaptığı bir açıklamayla cevap verdi. Şemsiye teklifini Emine Hanım'ın geri çevirdiğini söyledi.
Vali Bey'in olayla ilgili yorumu ise şöyleydi: 'Sanırım Sayın Başbakan o sırada konuştuğu için, kendisine şemsiye tutulmuş olsaydı, belki kameralar o tarafa yönelecek ve Başbakan'ın dikkati dağılacaktı. Muhtemelen bunu düşündüler. Zaten üzerinde yağmurluk şeklinde bir mont vardı.
Ancak bu cevap, durumu açıklığa kavuşturmak yerine kafaları daha da karıştırdı.
Bu kez de 'acaba Emine Hanım bir şeye kızdı da, tepkisini böyle mi gösterdi?' soruları aldı başını gitti.
Vali Bey'in verdiği bilgi doğru ama getirdiği yorum yanlıştı. Onun için de habercileri tatmin etmemişti.
Hatta DHA muhabiri, geçtiği haberde, 'ihmal' ihtimali üzerinde duruyor ve törenin ev sahibi
Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu'nun sorumlu aramaya başladığını duyuruyordu.
Galiba ben cevabı biliyorum. Fazla uzatmadan, hem habercileri bu meraktan kurtarmak, hem de gereksiz sorulara ve görevlilerin suçlanmasına bir son vermek için işte açıklıyorum:
Ne ihmal, ne tepki. Sebep, romantizm.
Emine Erdoğan, rüzgârla şiddeti artan yağmura inat, Başbakan'ı dinlemekten vazgeçmeyen kalabalıkla özdeşlik kurmak istedi.
Islanma pahasına, 'ben de sizdenim', mesajı verdi.
Bir adım gerideki tentenin altına çekilmeyi de, uzatılan şemsiyeyi de bunun için reddetti.
'Beraber ıslandı yağan yağmurda!'
Romantizmin hâlâ ölmediğini hepimize gösterdi."



Yukadaki italik yazı, Başbakan Erdoğan’ın eski basın danışmanı Arif Beki'nin Radikal gazetesindeki köşesinden alınma.


Aşağıdaki yazı benim. Ama bu yazıyı Akif Beki’ye nazire olsun diye yazmadım. İnsan bilinci olmasaydı nesne var olurdu, ama insan bilinci olmasaydı nesne hakikat olmazdı diyen Heidegger’in ilhamıyla yazdım. Evet ama hangi insan bilinci?



Okulum öğrenci yetersizliğinden kapandı ve dünden itibaren bir başka okulda çalışıyorum. Bu sabah yağmur altında köyün yokuşunu tırmanırken Emine Erdoğan'ın yağmurda ıslanışı geldi gözümün önüne. Empatik bir adamım ben.


Bildik haber, Emine Hanım yağmur altında unutulmuştu. Veya, herkes yağmura karşı bir şeyler yaparken Emine Erdoğan istifini bozmadan eşini izlemeye devam ediyordu. Samimiyetle. Ama bir şartla, izlendiğini ve o haliyle etrafındakileri tedirgin edeceğini bilen bir samimiyetle. Sadakatle. Ama bir şartla, vecd ve esrime pozunun kendine yakıştığını sanan bir sadakatle. Ve gerçek çok basitti: Elleri üşüyordu. Üşüyen bir çift el Emine Erdoğan’ın protokol bedeninden gayriydi.




Sağındaki Vali şemsiyesini açmıştı ama şemsiyeyi Emine hanıma uzatıp uzatmamakta kararsızdı. Sanıyorum Vali, sözü edilen şemsiye teklifini bundan önce yapmıştı; muhtemelen kendi şemsiyesi yerine bir başka alt görevlinin şemsiyesini verecekti. Valininin yanında karısı vardı ve Vali beden diliyle karısını da yönlendirerek Emine Erdoğan’a baktı. Vali’nin kararsızlığı her halinden belliydi.

Kararsızlık sözcüğü bu durumu anlatmaya uygun mu?

Değil aslında. Ne diyelim, ‘telâş... bozgun... kargaşa... protokol sersemliği...’ öyle ya da böyle Vali kendi karısının yanında şemsiyesini başbakanın karısına verecek olursa, o şemsiyeyi kendisi mi tutacaktı? Kendi karısını ayazda bırakan böyle bir jest incelik sayılabilir miydi? Şemsiyeyi tutacak olan Emine Hanımın üşümüş elleri ve bakışlarındaki o feragat sabitliği esneyebilir miydi? Ve Vali çok ilginç bir harekette bulundu: Şemsiyesini kapattı ve Emine Erdoğan gibi ıslanmaya başladı! İşte empati diye buna derim. Benimki de empati mi? 


Bir protokol sorunu olarak yağmurda ıslanmak ne demektir? Yani bu haberde öne çıkarıldığı gibi Emine Erdoğan’ın ıslanışıyla meydana çıkmayan tuhaf ilişkiler?

Protokol optik kurallarla belirlenir.

Önde olacaksın. İyi görmekten ziyade iyi görülmek için.

Önün ortasında olacaksın. Yani merkezde. Sağın ve solun simetrik bir şekilde seni işaret edecek. İnsanın simetri düşkünlüğü narsistiktir.

Doğa olaylarından korunacaksın, yani yağmurdan, kardan, kızgın güneşten. Bu yüzden kapalı yerde olacaksın. Ama dışarıdan bakan, doğa olaylarını algısından elimine edecek ve kapalı yeri senin bedenine ilave edilen bir güç tesettürü olarak benimseyecektir.

Ahaliyle aranda bir emniyet mesafesi olacak. Ama buradaki mesafe salt güvenliğe gönderme yapan bir mesafe değil diğerine öte tarafta olduğunu hissettiren bir mesafedir.

Emine Hanım önde ve ortada. Oturduğu yer kapalı bir alan. Ama yağmur fırtınayla cepheden yağdığı için ıslatıcı. Yani bu durumda protokolun ilk iki maddesi üçüncü maddeyle sorunlu. Eğer İzmit’te yapılan bu toplanma, bir takım açılışların yerine, Gazze’deki vahşete karşı yapılsaydı yağmurda ıslanmanın mazohist bir tadı olurdu. Buradaysa Emine hanımın Başbakan karısı olarak yaşadığı şey yalnızlık. Islanmanın yarattığı yağmurdan kaçamamanın dikkat çekiciliğiyle kendine referans veren bir yalnızlık.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, protokol sırasını terk edip arkaya sıvışıyor. Bunu protokolu bozmayacak bir manevrayla yapıyor, güdüsel olarak. Nasıl dersiniz? Muzipçe. Sandelyelerin üzerinden cambazlık ederek atlıyor. Protokolü terk ediyor; ama, kendini muzipleştirerek Emine hanımın protokol sadakatini daha da ciddileştiriyor.

Romantizm mi? Hiç düşünmeden yazıyorsun Akif Beki. 



Köyün yokuşunu çıkarken epeyce ıslandım, tepeden aşağılara, denize baktım, köyün killi toprağına bulanmış azgın dalgalar muhteşemdi ve etrafta sırılsıklam ıslanmamla mesaj vereceğim kimse yoktu. Küresel ısınma bilinciyle ve insanlar adına olanca karamsarlığımla coğrafyamızın gelecekteki yağdır mevlam su yakarışını hayal ederek her yağmurda ıslanmayı kasıtlı olarak şimdinin hasret gidermesi diye kârdan saydım…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder