Dersim Katliamını yapanlardan hayatta kalan olmadığı için
pratikte kimseye suç isnat edilemez gibi görünüyor. Ama şu anda yaşayanlara
edilebilir?..
İlk akla gelen şu: Bu yargılamayı tarih yapabilir ama hukuk
yapamaz. Öyle mi acaba?
Geçmişten bu tür olaylar ne zaman gündeme gelse ‘Bırakalım bu konuyu tarihçiler kendi aralarında halletsin,’ deniyor.
Bu mesele sadece tarihçilerin aralarında halledecekleri bir uzmanlık, bir tez konusu mu? Darp edilmiş birinin yakınlarını yatıştırmak için bırakalım bu işi doktorlar aralarında halletsin diyemiyoruz, ama olmuş bitmiş bir katliamın sorumlularını bırakalım tarihçiler kendi bildikleri gibi halletsin diyebiliyoruz. Tarih sadece bir bilme işi değildir, kimliğin en önemli kurucu ögelerinden birisidir. Ulusal kimlik için "iyi" ölüler gerekir. Bilinen "iyi" bir ölünün tarihçinin sunduğu yeni bilgiyle kötü ölü haline gelmesi öyle birden olmaz. Çünkü yaşayanlar tarihteki "iyi" ölünün öldüğüne inanmazlar. Yaşayan insanlar "Büyük" ölünün ölümsüzlüğünü kendi dirimleriyle sağladıklarından habersizmiş gibi davranırlar. Aslında bunu yaparken ölüme karşı naif bir savunma içindedirler: "Büyük" ölünün ölümsüzlüğüne kendi faniliklerini unutmanın garantisi olarak inanırlar; sürekli "büyük" ölüden söz edildiği için sanki tarih de kaldığı yerden devam ediyormuş gibi algılanır.. ölüyü yâd etme bir tür ölümsüzlük gibidir.
Geçmişten bu tür olaylar ne zaman gündeme gelse ‘Bırakalım bu konuyu tarihçiler kendi aralarında halletsin,’ deniyor.
Bu mesele sadece tarihçilerin aralarında halledecekleri bir uzmanlık, bir tez konusu mu? Darp edilmiş birinin yakınlarını yatıştırmak için bırakalım bu işi doktorlar aralarında halletsin diyemiyoruz, ama olmuş bitmiş bir katliamın sorumlularını bırakalım tarihçiler kendi bildikleri gibi halletsin diyebiliyoruz. Tarih sadece bir bilme işi değildir, kimliğin en önemli kurucu ögelerinden birisidir. Ulusal kimlik için "iyi" ölüler gerekir. Bilinen "iyi" bir ölünün tarihçinin sunduğu yeni bilgiyle kötü ölü haline gelmesi öyle birden olmaz. Çünkü yaşayanlar tarihteki "iyi" ölünün öldüğüne inanmazlar. Yaşayan insanlar "Büyük" ölünün ölümsüzlüğünü kendi dirimleriyle sağladıklarından habersizmiş gibi davranırlar. Aslında bunu yaparken ölüme karşı naif bir savunma içindedirler: "Büyük" ölünün ölümsüzlüğüne kendi faniliklerini unutmanın garantisi olarak inanırlar; sürekli "büyük" ölüden söz edildiği için sanki tarih de kaldığı yerden devam ediyormuş gibi algılanır.. ölüyü yâd etme bir tür ölümsüzlük gibidir.
Tarih bir yargılama işidir. Ama bunu hukuk eliyle yapar.
Geçmişten bir hükümdara ‘zalim’ diyorsak kullandığımız dil hukuk dilidir. Adı
geçen hükümdarın zalimliği tarihçilerce ortaya çıkarılmışsa sadece geçmiş
yargılanmış olmaz, şimdiki zaman da yargılanmış olur! Burada tarihin
yargılamasıyla hukukun yargılaması işbirliği içindedir. Çünkü tarihin nesnesi
insanın kendisidir. Ve insan mutlak olarak yaşayan insandır. Mezardaki cesetler
değil…
Tarih yargılarken şimdiki zamanı yargılar!
Şimdiki zaman geçmişin mirası üzerinde kendini doğruladığı
için geçmişin yargılanması hayatta olanların mirasını iptal edebilir. Sorun
hayatta olanların yargılanan bu kirli mirasa ne derece sahip çıkıp
çıkmadıklarıyla ilgilidir. Çünkü mirası kabul etmekle (hatta yüceltmekle), ya
da reddetmekle insanlar kendi kimliklerini (geleceklerini) elde ederler.
AKP Dersim Katliamının sorumlusu diye CHP’yi gösteriyor.
Doğrudur. O dönemin yöneticileri birinci dereceden sorumludur. Tarihin
yargılaması şimdiki varlığını geçmişin mirası üzerine kuran herkesi bağlar.
Tarih, açığa çıkardıklarıyla kendini o dönemin güzide, elit zadegânlarıyla olumlayan herkesi tahkir
eder, itibarsızlaştırır. Bir katili seviyorsan senin de katilden kalır bir
yanın yoktur...Bunun bedelini değersizleşerek, baba figürünün çökmesiyle ödersin.. âdeta yetim kalırsın.
Peki AKP katliamın sorumlusu diye CHP’yi gösterirken kendisi
masum mu kalıyor? Hiç de bile!
Malûm o zaman CHP tek parti, bugünkü AKP’lilerin dedelerinin
babası, dedelerinin dedesi, falanı ya CHP destekçisi, ya Sünni hacı, ya sus pus
hacı. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti laik devletinin üç kurucu ayağı var: Devlet kontrolünde
Müslümanlık, Sünnilik, Türklük… Bu
katliamı engellemek için bir şeyler yapıp da yargılanmış Sünni Müslüman var mı?
Ey AKP’liler aynaya bakın, vaktiyle Alevi öldüren cennete gider diyenlerle
soyunuz bir olabilir. Bak ben buradan içinizde bir Sivas Katliamı avukatı
görüyorum.
Sahte tarih insanlara patolojik narsisizm bahşeder. Ama
beyin yıkamanın sorumlusu sadece tarihin kendisi değildir, insanlar da ister bu sahte
tarihi.. birbirlerini sahte tarih üzerinden severler.. yeşilliğini, ormanını katleder, çirkin çirkin binalarla doldurur; ama kendisine vatan millet adapazarı diye metafizik bir
vatan uydurur onu sever.. böylelikle kendi uyduruk varlığını da emniyete almış
olur.
Tarihin yarattığı patolojik narsisizmi tarihçiler ortadan
kaldıramaz. Aklıma 2. Dünya Savaşı sonrası Japon İmparatoru Hirohito’nun asla
suçlanamaması geliyor.. Nürnberg Mahkemelerinde yargılanan Naziler dolayısıyla
Almanların kendi geçmişlerinden kopup ancak böylelikle yeniden ulus
olabilmeleri…
Aslında ne güzel olurdu tüm bir tarihi yargılamak. 'Katliamcı Atatürk...' Peki 2. Abdülhamit.. 2. Mahmut.. Kanuni.. Yavuz Sultan.. Fatih Sultan?.. Ulusun baba figürleri... yani patolojik narsisizmin... Ama AKP'nin niyeti kendi atalarını bulmak, onları baş tacı etmek...
(Bu yazı istediğim gibi olmadı, aklıma estikçe değiştireceğim...)
(Bu yazı istediğim gibi olmadı, aklıma estikçe değiştireceğim...)