ROMAN
Roman şöyle başlayabilir: O
gün adam çay doldurmaya giden kadının peşinden baktı, kadının kıçı bir tuhaftı,
her zaman gördüğü kıçtı işte, ama yine de tuhaftı… Kadın çay getirdi, “Sende
bir şey var,” dedi, “Keyifsizsin”. Adam sustu. Kadın bir süre sonra boş bardağı
alıp yeniden mutfağa yöneldi. Evet kadının kıçı bir tuhaftı; basenleri mi genişlemişti, baldırı mı çökmüştü.. adam gördüğünün
etkisindeydi, o an hayatın bütün sevimsizliği kadının kıçında toplanmıştı... Hey
kadınlar laf aramızda buradan size sesleniyorum, kıçınıza sahip çıkın, rahat yürüyün, ihmal
etmeyin, güzelleştirin onu… Laf aramızda dedim ama pardon mal meydanda, kurumlarınızdan geçilmiyor puştlar. Arkanızı döndünüz mü kıçınız her şeyi söylüyor.. gerçek bu; siz farkında olmadan kıçınız sizi
temsil edebilir.
DANS
Dans eden, müzik eşliğinde
kıvıran kadınlar.. dayanamam. Müziğin ritmine bedenini teslim etmiş şişman,
hantal, çelimsiz, yamuk, atletik, şalvarlı, döpiyesli kadınlar.. yaşlı, genç hiç
fark etmez kalçalar kıvrılıyor, eklem yerleri inadına esniyor da esniyor, ter
tenden aşağı süzülüyor.. güzeldir çingene kadınlar.. ama en güzeli bir kadının
senin için oynadığını hissedişindir.. sana bakarak soluk soluğa bir gülümseme yüzünde, sonra göz kapaklarını kendi bedenine düşürüp ritm sarhoşluğuyla esrime.. esrime...
KENDİNİ SEVMEK
İnsan kendini sevmemeyi
beceremez; hayır eksik oldu.. demek istediğim, insan kendini sevmemeyi
sürdürmeyi beceremez (melankolideki birileri karşısında kendini değersiz
hissetmeyle karıştırılmamalı). Cümlenin
meramı şurada: İnsan bu kendine dönük sevgisizliğini başkasının kendisine
yaptığı haksızlıkla desteklemek zorundadır.
GÜVEN
Köy yaşamındaki aleniyet benzeşme
gibi bir güven ortamı yaratırken, kent yaşamındaki gizlenme olanağı (tanınmama)
güven duygusunu yalnızlığa dayandırır… Ya taşra, taşralaşmış bir semt?.. Orada
gruplar vardır.
KABA
“Kabalık size yakışıyor.” Ya
da, “Kabalığın size yakıştığını mı düşünüyorsunuz?”
BENZETMEK
Oturduğu semtten uzaklaşıp
şehrin caddelerinde yürümeye başladığında birilerini tanıdıklarına benzetiyor.
Hatta nerdeyse onlarla selâmlaşacağı geliyor. Bu benzetme eğilimi (‘andırım’
daha iyi bir sözcük galiba) kendini şehrin kalabalık caddelerinde yalnız
hissetmeyle ilgili olsa gerek.
SEVİLMEYEN
Sevilmeyenin varlığında insan
kendi imgesiyle de baş başa kalır. Sevilmeyen haksızlık edendir ve sevilmeyen
umursamazlığı, unutkanlığı ve hayatın tadını çıkarıcılığıyla hayal edilir.
Arada iletişim olmadığı için sevilmeyenin imgesi insanın kendini sevemeyişinin
türevi olur.
HALK
Solda halk kavramı bir yaşam,
tavır, değer bütünü olarak değil, güçsüzlüğüyle sığındığı bir aidiyet olarak
tasarlanıyor. Sağda ise halk daha somut, kendisine hak veren, çatışmayan, el
altında olan kendisi güce tapan bir topluluk…
KİM?
İnsanın kim olmak istediği
kim olduğunda içerilmesine rağmen, ilk karşılaşmalarda kişinin kim olmak
istediği davranış ve ifade sakarlıklarında sarih biçimde görülür.
MERDİVEN BAŞI
Porno filmlerde merdivenin
başında görünüp, gözleri aşağıdaki partnerinde yavaş adımlarla ve kıvırtarak
basamakları inen kadınlar… Merdiven metaforu kadının baştan çıkarılışı ya da
baştan çıkarıcılığını değil, cinsel saldırganlığını göstermek içindir.
Merdivenin başındaki kadın, kapalı mekânda arzusu birikmiş, içinden dışarıya taşan bir aktivisti temsil eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder