19 Şubat 2012 Pazar

Empati


                                              EMPATİ
Kendimizi başkası yerine koyamayız. Birinin ölümüne nasıl üzülürüz? Kendimizi onun ölüsü yerine koyduğumuz için mi? Hayır, bu hayal gücümüze tepetaklak attırmak olurdu. İnsanoğlu yaşadığı veya ihtimal ki yaşayacağı, bu yüzden endişe duyduğu, korktuğu, sevindiği vb durumların empatisini duyabilir. Bir yetişkin bir çocuğa empati duyabilir, çünkü kendisi de bir zamanlar çocuktu... ama bir çocuğun bir yetişkine empati duymasını bekleyemeyiz. Yaşamımızda küçük öyküler vardır, her öyküde bir insanlık durumunu tecrübe ederiz. Sorun, karşılaştığımız benzer durumdaki insanlar aracılığıyla bunları hatırlayıp hatırlamadığımızdır. Diğerini ancak kendimizin yerine koyarak anlayabiliriz. Nefret ettiğim insanlardan, onlara empati duyamadığım için mi nefret ediyorum? Onlar benim yerimde olamadığı için nefret ediyorum... ya da aynı durumda kendimden nefret etmiş olduğum için.

                                               AHLÂK İLKELERİ
Bir arada yaşayan insanların değişik kurallarının, kriterlerinin daha üst perdeden uzlaşmasıdır ahlâk. ‘Yalan söylemek kötüdür.’ ahlâki ilkesi, eğer o toplumda neredeyse herkes yalan söylüyor ve bu ilke de habire vaaz ediliyorsa,  insanların bu ilkeyle kendilerini aşağılamaları değil, bu ilkenin biteviyesiz tekrarla insanları metafizik toplum haline getirmesi söz konusudur. İnsanların samimiyete dayalı sıkı fıkı bir toplum oldukları en baştan yalandır. Ama bu yalana inanmaya elleri mecburdur; bunun için cenazeye giderler, cumaya giderler, salonda toplanırlar, “Çanakkale Zaferi”ni anarlar, miting falan yaparlar…

                                               DÜNYA GÜZELLİK KRALİÇESİ
Güzellik kraliçeleri güzelliği temsil ederler; yani onların güzelliğinin temsili oluşu, bedendeki her uzvun ideal ortalamasının sanki aritmetik bir hesaba denk gelmesidir. Bu güzellik kişilik üstüdür, mükemmel bir orantı ve bembeyaz düzgün dişlerle gülümseme... Oysa bizim güzel dediklerimiz sadece kendi bedenlerini temsil ederler, gördüğümüz orantı değil, o kişidir.  Dünya Güzellik Kraliçesi dünyanın güzellik kraliçesidir, ama tek tek kimsenin değil. Bu paradoks acınacak bir durum yaratmaz mı? Gel de bunu güzellik kraliçelerine anlat.

                                               OYUN
Jest veya centilmenlik oyunun neresinde duruyor? Faul, oyunu sekteye uğratıyor ve cezası oyunun öğelerinden biri: oyun dışı değil. Jest ise ödeşmeyle ilgili ve kesinlikle oyun içi bir hareket değil.. jest yüzünden oyun bir süre aksıyor ve herkes tiyatral bir sahne izliyor, oyunun kuralları dışında ama yine de oyun. Ya da sadece kurallar oynuyor. Hayatla oyun kısa bir paslaşmaya giriyor; futbolcu kasten faul yaptığı rakibine elini uzatarak kalkmasına yardım ediyor. Faul yapanın jesti fiziksel bir destek değil, hakem nezdinde görebileceği karta karşı oynadığı centilmenliği temsil ediyor; oyunun kurallarına karşı hayatı oynamak... Bir tarafta kuralların ciddiyeti, diğer tarafta hayatın ahlakiliği.. tuttuğumuz takımı ahlakileştirdiğimiz için oyunu bu kadar çok seviyoruz. Hayatınsa haklı haksız centilmenlikleri/jestleri var.

                                                

                                               ÖKSÜRÜK
Bir varoluş belirtisi olarak öksürük... babamı öksürüğünden tanırdım, merdivenin dibinde öksürmeye başlardı.. biz evdekiler açısından babamın öksürüğü gelişinin habercisiydi, ama sanıyorum babam ta eve kadar içinde bir şeyleri bastırmış olurdu, her seferinde öksürükle hafiflerdi. Ama bu durumu ona sorsanız, herkes haddini bilsin, kendine çeki düzen versin öksürüşü derdi. Tabi nerden bileceğiz.. artık öksürmüyor...

                                               ALDATAN KADIN
Aldatan kadın zaten aldatmaya karar vermiş demektir. Onun iç çatışması ahlâki değil kriminaldir. Ne zaman ki çevirdiği gizli işler için yalan söylemek zorunda kalır, o zaman aldatma gizliliğin külfeti olur. Sırf bu külfeti yaşattığı için aldatan kadın aldattığı erkeği sevemez. Giderek yalan diğerinden intikama dönüşür. Kadınlar bunu iyi becerir. 
Para karşısında kadının ruhu her zaman aldatmaya ayartılıdır. Para karşısında erkeğin ruhu da aldatır, çünkü paranın anlamı kadındır!
Para konusunda erkeğini aldatan kadını cinsel aldatmanın ikamesi olarak düşünebilirsiniz.

                                               SADİST SEYİRCİ
Rakibinden nakavt edici yumruklar yiyen boksörün yüzü bana öyle itici geliyor ki, acımam bir yana ringin ortasında cızlamı çekmesini istiyorum. Ani bir yumrukla nakavt olan boksörde bu iticiliği görmem. Aldığı darbelere rağmen nakavta direnen boksörün yüzündeki sersemlik aptallaştığını da gösterir. Bacaklarındaki direnç yüzündeki antipatiklikle eşit değildir. (Son raundda rakibi Green’den dayak yemesine rağmen maçı kazanan Alman Markus Bayer’in yüzü…)

                                               TEKRAR
“Bizim evin pencereleri de çift camlı…” Otobüste giderken arkamdaki kız bu sözü arkadaşlarına üç kez tekrarladı. Ben duyduğuma göre onlar da duymuş olmalıydı, öyleyse bu tekrar niye? Herhalde bizim sizden aşağı kalır tarafımız yok demek istiyordu.. günlük hayatta tekrar, inanmak, inandırmakla ilgili bir ibadet… Eğer diğerine hoşlandığını bildirmek istiyorsan, ona bakışlarını birkaç kez tekrarlamalısın. Bakmanın bu tekrarı, hoşlanmanın elinde olmadan sürüklediği bir yöneliş mi, yoksa hoşlandığını belli etmenin klişe yöntemi mi? Aradaki farkı sezenlere ne mutlu!


                                            

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder