28 Nisan 2012 Cumartesi

Kur'an "Mucizesi"




Sözcüklere anlamı Tanrı vermez. O kadarını biliyoruz, etimoloji denilen bir şey var, sözcükler anlam kaybeder, kazanır; sözcüklerin anlamı genişler, daralır, başlangıçtaki anlamından sapar, eskir, yenilenir vb. Başlangıç anlamı dediğimiz şey de bilinen başlangıçtır.

Bilimsel bir buluşun sahibinin belirlenmesi için buluşu ifade eden sözcüğün ilk kullanım tarihine bakılmaz. Teze ve tezin sınandığı deneysel ortama bakılır. Mesala bakteri sözcüğü Latincedir ve kullanımı çok eskidir. Eski Yunanca "küçük asa" anlamına gelen βακτήριον -α (bacterion -a)'dan türetilmiştir. Latince kullanımıyla Bacteria, bakteri sözcüğünün çoğulu, bacterium ise tekilidir. Ama bakterinin bilimsel keşfi çok sonradır. Bakteri/mikrop teorisini açıklayan-kanıtlayan L. Pasteur ve R. Koch’dur. Sözcüğün bilinen çağdaş anlamıyla ilk kullanımı C. G. Ehrenberg  tarafından 1838 yılında yapılmıştır. (bkz Vikipedi). Mikropla mikroskop ilişkisini anlamayan dinci kafa hayır efendim mikrobu çok daha önce Akşemseddin keşfetti diyor. Kime diyor? Cemaate… Uluslar arası bilimsel bir sempozyumda diyebiliyor mu? Tabi ki hayır, el adama güler. Af edersiniz ama ben de gülerim. 

Şu sıralar her dincinin gönlünde yatan aslan Kur’anda bilimsel buluşların menşeini bulmak.  Öyle ki bu sözcük oyunlarıyla bütün bir bilim sürecini akılları sıra madara edecekler.

Sadece bir örnek vereceğim. Bu örnek zaten her şeyi anlatmaya yetiyor:

Naziat suresi 30. ayet Dünya’nın yuvarlak olduğunu bildiriyormuş…

Diyelim bildiriyor, ama Allah insanlar bunu hemen anlamasınlar diye zımnen bildirmiş galiba. Ne Hz. Muhammed ne de diğer hazretler bunu anlamışlar; bakalım anlamak kimlere nasip olmuş:

“Ondan sonra da yerküreyi döşedi…” (Diyanet Vakfı) Yerküre sözcüğü bileşik bir sözcüktür (yer-küre) ve Dünya’nın küre biçiminde olduğunu ima eder, yeni türetilmiştir. Hiçbir sözcük kendi bilgisini kendi icat etmez!.. Eski bir metni çevirirken güncellerseniz hile yaparsınız; Orijinal metinde yer-küre diye şeklini içinde saklayan bir sözcük yok çünkü.

 “Bundan sonra da yeri yayıp deve kuşu yumurtası biçiminde yuvarlattı…” (Yaşar N. Öztürk)
Yaşar Nuri adeta yumurtluyor, yer(küre)i deve kuşu yumurtası yapıyor. Yaşar Nuri bu ‘deve kuşu yumurtası’nı S. Ateş’in yorumundan alıyor:

 “Bundan sonra da yeri yayıp yuvarlattı.” (Süleyman Ateş)

“Ayetin Arapça'sında geçen "dahv" kelimesinin köklerinden türetilen kelimeler "yuvarlaklık" ifade etmekte, "devekuşu yumurtası" gibi anlamlara gelmektedir. Bu yüzden yukarıdaki ayeti "Yeryüzüne devekuşu yumurtasının şeklinin verildiği" anlamında algılayanlar da olmuştur. Prof. Dr. Süleyman Ateş, en ünlü Arapça sözlük olan Lisanul Arab'a da dayanarak bu kelimenin anlamını şöyle açıklamaktadır : "...Hasılı dahv döşemek, düzeltmek demek ise de sadece basit bir döşemek ve düzeltmek değil, yuvarlak olarak düzeltmek, döşemek anlamını verir ki bu ayetten Yeryüzünün yuvarlak yaratıldığı anlamı çıkar." "Dahv" kelimesi cevizle oynanan bir oyun anlamında da kullanılmış, aynı kökten türeyen "medahi" kelimesi yuvarlak taşları ifade etmek için kullanılmıştır. "Dahv" kelimesinde ve bu kelimenin kökünden türeyen kelimelerde yuvarlaklık anlamı olmasına karşın bazı çevirmenler yeryüzünün yuvarlaklığını algılamaktaki zorlukları sebebiyle ayeti sadece yeryüzünün düzenlenmesi olarak algılamışlar, yazı ve çevirilerinde bunu yansıtmışlardır. Oysa Dünya'nın şekli gerçekten de "dahv" kelimesinin ifade ettiği yuvarlaklığa, yumurta biçimine, devekuşu yumurtası şekline benzemektedir. Dünyamız aynı devekuşu yumurtası gibi geoittir. Yani tam düzgün küre olmayan, fakat küremsi, kutuplardan basık şekildedir. İnsanlığın yıllarca anlamaya çalıştığı Dünya'nın şeklinin ne olduğu konusunu da Kuran böylelikle çözmüştür.”

Bu uzun alıntıyı neden yaptım?

Sözlük denilen başvuru kaynakları kendisi bir metin olmasına rağmen varolan metinlerden sonra metinlerarası ve şifahi bağlamda sözcüklerin yaklaşık (ortalama, kastedilen) anlamlarını elde edip kâğıda döken uzmanlar tarafından yazılırlar,. İlgili ayette geçen ‘dahahe’ sözcüğünü önce dahv yapıp sonra da sözcüğün yan anlamlarını, çağrışımlarını, fonetik yakınlıklarını bulup çeviriyi güncellemek ilginç bir hile. Eğer adı geçen sözlüğün etimolojisi Kur’an zamanına dayanıyorsa Dünya’nın yuvarlak olduğu o zaman bilinmeliydi. Ya da o zaman biliniyordu da araya cahiliye dönemi mi girdi? Bu durumda sözlüğü hangi döneme ait sayacağız? Tüm bunları gereksiz kılan bir şey daha: sözlükler Tanrı tarafından yazılmazlar.

Nitekim daha eski çevirilerde Dünya’nın yuvarlaklığına ait en küçük bir ibare yok:

“Ardından yeri düzenlemiştir…” (Diyanet İşleri)

“Bundan sonra yeryüzünü serip döşedi…” (Ali Bulaç)

“Bundan sonra da yeryüzünü döşedi…” (Elmalılı M. H. Yazır)

“Ve ardından yeri düzenleyip yaymıştır…” (Muhammed Esed)

“Ve yeryüzünü de bundan sonra yaydı, döşedi…” (Gölpınarlı)

Bir de Almanca çevirisine bakalım:

“Und danach breitete Er die Erde aus.” (Max Henning) Burada geçen kilit sözcük Almancaya ausbreiten diye çevrilmiş Türkçede sermek, yaymak anlamına gelmektedir.

Anlaşılan devekuşu yumurtası benzetmesi son 30 yılın işi. Din de evrim geçiriyor.

Dünya’nın neden yuvarlak olduğu sorusu öyle yaydı, döşedi, devekuşu yumurtası gibi tabirlerle anlaşılacak bir konu değil, ardında derin bilimsel bilgiler var. Sorun bu ulema takımının bu zaten biliniyordu deyip bilimsel bilgi karşısında kendine asalakça paye çıkarması, hatta üstünlük taslamasıdır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder