Jean Jacgues Rousseau
İtiraflar’ında utanç duyduğu birçok olayı anlatır. Ama bir tanesi gerçekten yüz
kızartıcı.
İyi bir yazarda bile itiraf yine
de tam bir itiraf değildir. İnsan utancı yüzünden itiraf edebilir, ama utancını
derinleştirmek için yapmaz bunu, itiraf ederken bu utançtan kurtulmayı umar. Puşt
insanoğlu böyledir işte, itirafı asla utancı yeniden üretmez; itiraf yazarlarda
ilgi çekme yöntemidir. Sadece ilgi çekme mi?.. Belâgat yöntemi de. İnsan durduk
yerde kendini niye lekelesin? Allah’ın bildiğini kuldan esirgemeyeyim diye mi?
Hadi canım. İtiraf, aklanma paklanmadır, insanoğlu bundan sonuna kadar
yararlanır. Bakınız romanlarını birinci tekil şahıs ağzından yazan yazarlara.
İtiraf nasıl da kendi lehinedir. Cezadan ve utançtan muaf bir üslûbu bulmuştur
artık. Birincisi artık çok geçmişte kalmış bir şeyi anlatır, o eski ‘çocuk’la
şimdiki kendisi arasına bir mesafe koyar, yani yazar olmakla yaşlanma arasında
bir tür zamanaşımı yaratır, ikincisi yazarken kendisini aşar, kendisini yazının
nesnesi yaptığı için yazar olanın prestiji adına eskisini harcar.
Çünkü itiraf, ‘itiraf ediyorum o
halde kontrol bende’ demektir.
O zaman bir itirafın çekiciliği
nerededir?
Anlattıklarında değil, kasten es
geçtiklerindedir.
Neyse… İtiraf yine de hiç yoktan iyidir.
Doğarken annesini kaybetmiş,
babası yeniden evlendiği için küçük yaşta kendi başının çaresine bakan, hayat
okulunda kendi kendini yetiştirmiş, onun bunun yanında sürten Katolik
sertifikalı gezgin Rousseau henüz yeni yetmeyken yüksek tabakadan dul ve çocuksuz
Kontes de Vercellis’in yanına oda uşağı olarak çalışmaya başlamıştır. Kontes V.
göğüs kanseridir ve bir süre sonra ölür. O öldükten sonra evin demirbaşı
sayılan gümüş sırma işlemeli pembe ve hayli eskimiş küçük şerit kaybolur. Aranır
taranır şerit Rousseau’nun eşyaları arasında bulunur.
Rousseau İtiraflar’ında söylemez
ama bu şeridi çaldığı halde saklamayışının nedeni onun değersiz olmasındandır.
Öyle ya kimse değersiz bir şeyi aramaya yeltenmezdi. Yoksa neden Rousseau
çaldığı şeridi kendisini bu hırsızlık olayının birinci derecede faili yapacak
şekilde eşyalarının içinde tutsundu? Şöyle der Rousseau: “Gerçi elimin altında
çok daha değerli şeyler vardı. Fakat yalnız bu şerit beni tahrik etti ve onu
çaldım.”
Peki neden özellikle bu şerit
tahrik etmiştir?
Rousseau itiraf etmez.
Ama Rousseau kendini anlatmaya
(itirafla karıştırılmasın) hevesli bir yazardır, şeridin kendisi için özel
değerini bize önceden sezdirmiştir:
“Burada bir gözde olarak değil
oda uşağı olarak hemencecik hizmetine girdim. Sırtıma diğer uşakların
elbisesinin renginde bir elbise giydirdiler. Tek fark onların taktıkları
kordonlardan bana verilmemiş olmasıydı. Üniformalar şeritsiz oldukları için
hemen hemen sivil elbiseden faksızdılar.” (1)
Rousseau nihayetinde bir
hizmetkârdır ama hizmetkârlar arasındaki hiyerarşinin üst basamağında yer
almak, hiç değilse bunu sembolize edecek bir nişaneyle göstermek istemektedir.
İçinde uhde kalmıştır. Kontes V. ölünce şeridin kendisi için değerini çalmanın
değerine dönüştürmüştür. Bir intikam da yok mudur bu çalma eyleminde?
Rosseau’ya şeridi nereden
bulduğunu sorarlar. Rousseau kızarır bozarır, kekeler ve suçu işe yeni girmiş
saf ve güzel bir kız olan Marion’un üzerine atar, şeridi ondan aldığını söyler.
Rousseau’yu Marion’la yüzleştirirler, herkes Rousseau’ya inanır. Rousseau bize
bu olayı anlatırken pişmandır, hem de çok pişman!..
Peki neden iftira atmak için
özellikle Marion’u seçmiştir?
Rousseau itiraf etmez.
Ama Rousseau büyük bir yazardır,
en alçak halini anlatırken bile kendisini yücelteceğinin farkındadır.
Marion o kadar güzeldir ki, “Bir
insanın onu görüp de âşık olmaması mümkün değildi.” der.
Rousseau Marion’a âşık olduğunu
söylemez bize, daha da ötesi Marion’un kendisine ilgi duymadığını söylemez.
Yalnız şu kadarını söyler: “Kurdeleyi ona vermek istiyordum. Ve onu yapmak
istediğim şeyle, yani kurdeleyi bana vermekle itham ettim.”
Şeridi Marion için çalmıştır,
şeritle Marion’u taltif edeceğini düşünmüştür. Ama yakalanınca bir
değil zincirleme birçok itiraf olasılığı belirmiştir:
- Marion’u seviyorum.
- Şeridi Marion için çaldım.
- Marion’un buna sevineceğini sandım.
- Marion bu şeridi kendisine hediye ettiğime mi, yoksa şeridi kendisi için çaldığıma mı daha çok sevinirdi bilmiyorum.
- Ama yakalanınca suçu Marion’a attım. Çünkü zaten onun için çalmıştım şeridi. Suçumu itiraf etseydim bir âşık değil hırsız olacaktım, üstelik sadece sizin gözünüzde değil, onun gözünde de.
- Suçu Marion’a attım çünkü işe yeni başlamıştı, kimse onun hakkında pek bir şey bilmiyordu, bana inanmanız daha kolaydı.
- Marion güzeldi. Çok güzeldi ve saftı. Çaldığım şeridi ona hediye etmeyi kurarak onun bu ulaşılmaz güzelliğini kirletmeyi düşündüm, yani kendimle eşitlemeyi.
- İftira atarak da eşitledim…
- Şimdiyse itiraf ederek eşitliyorum.
- O zamanlar İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı’nı düşünmemiştim daha.
- "Suçlunun vicdanı suçsuzun intikamını mutlaka alır..."
(1) İtiraflar 1. Cilt, Jean
Jacgues Rossseau, Çev. Serkan Özburun, Kaknüs Yay. 3. basım, İst. s.90-98,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder