Adam:
“Hayatın kendisini sevmeyiz aslında… Mekânları, hayvanları, insanları,
hatıraları, yemeği, edebiyatı, müziği seversin. Ve bazen içinde ne
kadar sevgi varsa vermene ihtiyacı olan biriyle tanışırsın. Ve o kişiyi
kaybedersen diğer her şey de duracak sanırsın. Ama her şey kaldığı
yerden devam eder. Giraudoux der ki: ‘Etrafınızda bir sürü kişi olsa da
sadece bir kişiyi özleyebilirsiniz.’ Bu insanlar fazlalık gibidirler.
Görüşlerinizi gölgelerler, anlamsız bir kalabalıktırlar. Onlar… Onlar
istenmeyen dikkat dağınıklığıdır. Sen de kendi başına unutmaya
çalışırsın. Ama yalnızlık seni sadece bitirir…”
Kadın ve erkek aşka eşit ölçüde ortak değildir aslında arada hep nüans vardır. Biri diğerine göre daha az sevildiğini hisseder. Bir iki davranış belli eder bunu. Kadın sevilmediğini hissettiğinde varlığını dayatır, erkek sevgisi kadın
tarafından reddedildiğinde… Birbirlerini belki de en çok sevdikleri
karanlık dönemler gelir, ikisi de ışığını karşı tarafa kapatır, bir şey göstermez… Adam birkaç hamle yapar ama kadın
tarafından hep reddedilir, kadına öyle gelir ki adamın sevgisi artık
merhamettendir, pişmanlıktandır. Tanımlama zamanı başlamıştır, “herkes”
devreye girer: Bu “herkes” bir şarkıdır, bir şiirdir, bir dostun
tavsiyesidir. “Herkes”in her zamanki gibi tekliğe tahammülü yoktur, aşk zamanla
“herkes”e benzer. Aşkı bitiren “herkes” bu kez de terapist olarak
devrededir… Kim ki bu karanlık dönemden aşkın zaferiyle çıkar, ne
mutlu onlara…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder