19 Temmuz 2014 Cumartesi

Domates



Domates domatestir elbette, ama Nesli Çölgeçen’in Züğürt Ağa filmindeki bu sahnede Şener Şen’in ‘domatees!..’ nidasıyla başka bir şey olur.

‘Domates…’

Bir ses her şeyden önce,  ama göstergesi kendi olmayan bir ses.

Domates sesi kendi nesnesine kavuşana kadar birçok ilişkiyi aşama aşama kat ediyor.

İlkin duyulmayan bir ses: ‘Domates…’

Sonra daha güçlü ‘Domateees!..’

Şöyle diyelim, birinci domates, ‘Hu huuu ben geldim…’  İkinci domates ‘Beni duyan var mı?’ ya da ‘Orda kimse yok mu?’ gibi… ‘Var mı?’ ‘Yok mu?’ ikisi de aynı anlama gelebilir ama, müşterinin varlığını olumlayarak ve olumsuzlayarak sorma Şener Şen’in mimiklerinde bir sırayı takip ediyor, sanki şöyle: bu ses acaba doğru bir ses mi? Var mı? Yok mu? İkincisinde kendi vazgeçişine daha hazır.

‘Domates!’ nidası hem metonimi , hem metafor. Bakın bu ikisi aynı anda olmaz; dikkatinizi çekerim, yani çok özel bir durum… ‘Domates’ nidası hem ‘domates satılıyor’ (şu anda burada), hem de ‘alan var mı?’ anlamına geliyor. Olan biten Hegel’in aufhebung kavramını çağrıştırıyor, ama bir süreç içinde olan bişey yok… Nidanın kendisi kurucu bir kavram haline geliyor:

Domates, hem satılan domates; nesne değil, nesnenin sunumu (müşterinin ayağına gelen, seyyar satıcı tarafından satılan ve daha ucuz olabilen); hem de bizzat müşterinin adı!..

Evet, müşterinin adı ‘Domates’… Bunu biraz açalım… Alıcı olan müşteriler bu nidaya icabet ederek birer domates olduklarını gösteriyorlar. Öte yandan ‘domates!’ nidası henüz muhatabını seçmemiş, ortaya atılmış bir ‘Hey!’ seslenişi değerini de taşıyor, yani genel bir ad. Ama insanlar bu seslenişi üzerlerine alınıyorlar ve pencereden bakıp istekte bulunuyorlar. Herkes özellikle kendisinin ‘domates’ olduğunu iddia ederek birbirleriyle yarışıyor.

Ama sahne asıl komik olma gücünü şuradan alıyor: ‘Domates!’ nidası ‘Ben geldim’ demektir de. Ama bu Şener Şen’in ilk gelişi olduğu için buradaki ‘ben’ henüz olgunluk kazanmamış. Özel ad değeri kazanabilmesi için bu sesin iyi çıkması ve bu sese iyi kulak verilmesi gerekir: ‘Domatees!’ Yani ‘Ben domatesim’…


Ağa ve kâhya hiyerarşisi şehirde Züğürt Ağanın şoför (hem seslendirmen), kâhyanın tezgâhtar (hem arabanın kasasında) işbölümü içinde yeniden kurulmuş;  polisin arabalarını götürdüğünü fark eden kâhya sorun çözücü olarak ağasına yöneliyor… ‘Ben domatesim’den ‘domatesler benim’ aşamasına geçiş…


Vaktiyle bir arkadaşımla tarla kiralayıp domates yetiştirdim... Domatesten tiksindim, bir yıl domates yiyemedim. Asıl yabancılaşma nesnenin kullanım değerine yabancılaşmadır... domatesin tadına yabancılaşma... daha da ötesi domatesin bizzat kendi nesnelliğine yabancılaşması: 'nerde o eski domatesler...'



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder