14 Şubat 2016 Pazar

On Saniye



Metro hareket edince bakışım yere kayıyor ve metronun çıkardığı sese göre değişen başka bir zaman işlemeye başlıyor. Kulak zamanı. Sanki metronun kendisi saat haline geliyor.

Metro durdu ve pencereden dışarı baktım.

İki temizlik işçisi. Birinin elinde küreyici (boşalttığı çöp kovasının dibini kazımak için), diğerinin elinde paspas ve dezenfekte edici fısfıs. Aynı elbiselerin içinde aynı işi yapıyor gibi görünseler de (en azından adlandırmada: ‘temizlik işçisi’) ellerinde taşıdıkları malzeme farklı işbölümünü gösteriyor. Ama onlar görülme bilinciyle de hareket ediyorlar. Görülme bilinci varlık testiyle tazelenir.

Varlık testi…  Herkeste olur bu, kalabalığa bakarsın ve illaki birileriyle göz göze gelirsin.  

Küreyici çömelmiş, dikkati çöp kovasının içinde. Paspasçı avare. Ona bu avareliği veren sırasını beklemesi. Yani diğerini beklemesi. İki temizlik işçisi arasında “bekleme” eylemi üzerine kurulmuş bir hiyerarşi var. Küreyici işini bitiriyor ve paspasçıya yapacağı işi tarif ediyor; pasif görülmeden aktif görülmeye geçiş… hani futbol sahalarında olur ya, bir futbolcu takım arkadaşına nerede duracağını, topu nereye atacağını tarif eder, durduk yerde arkadaşıyla arasında yapay bir hiyerarşi yaratır. 

Karar merci küreyici. Bunu anlıyorum... Dünyada sistemi ayakta tutan ezenlerin güçlü ezilenlerin güçsüz olması değil, ezilenlerin hiyerarşiyi kendi aralarında üretmeye yatkın olmalarıdır.


Küreyici yavaş adımlarla öbür çöp kovasına doğru yürüyor, metro hareket ediyor. Küreyicinin hızıyla metronun hızının eşit olduğu çok kısa bir an gerçekleşiyor. Bakış bunu algılıyor ve kaybediyor.

1 Şubat 2016 Pazartesi

Vazgeçmek



“Vazgeçmek, acıdan sonra verilen sözdür.” Andrzej Zulawski’nin Possesion (1981) filminden…

Tabi bir söyleyiş olarak vazgeçmeyle, sözü edilmeden içten içe bir süreç olarak işleyen vazgeçmenin birbirinden ayrı tutulabileceğini hesaplamamış bir söz. Bu söylemekle yapmak arasındaki fark değil… ‘Vazgeçiyorum’ diye söylemenin de bir “yapmak” (icraat) olduğu durum, sessizce vazgeçmenin bir “yapmak” olduğu durumla arasındaki farkı gizliyor. Oysa biri meydan okuyor (intikamdan besleniyor ve birinci tekil şahıs), diğeri sönerek yavaşça gerçekleşiyor (dışarıdan tanımlanıyor, üçüncü tekil şahıs). Birincide 'vazgeçmek' verdiği söze sadık kalmakken (mesela 'senden vazgeçiyorum... sigaradan vazgeçiyorum' sözüne), diğerinde hevesin kalmamasıdır.

Bu arada, film berbat...