9 Ekim 2017 Pazartesi

Sahte Diğerkâmlık


                                                         Kitty Genovese

Geçen hafta sonu bir polisiye belgesel izledim. Amerika suç tarihini anlatan filmlerden biri. Katil, kurban, gizem, soruşturma ve çözüm… Kafam bir yerlere takıldı, dün yeniden izledim.


Kitty Genovese 1964’te geceleyin NewYork’ta evine yakın bir sokakta uğradığı bıçaklı saldırıda civarda oturan en az otuz sekiz kişinin olaya tanık olduğu halde yardım çağırmamaları yüzünden ölmüş.

Haberin sunuluş biçimi bu.

Dikkat edilirse burada sadece saldırgan değil, cinayet esnasında kılını kıpırdatmayan otuz sekiz tanık da ölümün nedeni arasında sayılmış. Zaten cinayetin iki aşamada gerçekleşmesi bunu anlamamızı sağlıyor. Saldırgan ilk bıçağı sapladığında Kitty tüm sokağı imdat çığlığıyla inletiyor ve onu herkes duyuyor. Çığlığın şiddetinden mi, yoksa tanıklardan birinin pencereyi açmasından mı saldırgan kaçıyor. Ama kimse Kitty’ye yardım etmeye gelmiyor, telefon açıp yardım çağırmıyor. Yaralı Kitty yardım çığlığı atmaya devam ederek can havliyle bir sokak kadar yürüyor. Diğer sokakta arabasında oturan katil otuz beş dakika sonra kimsenin kendisine müdahale etmeyeceğini anlayınca geri dönüyor, yarım kalan işini bitiriyor, Kitty’yi defalarca bıçaklıyor ve tecavüze yelteniyor.  

Haberi bu skandal karakteriyle ertesi gün manşete taşıyan The NewYork Times, henüz ele geçmeyen katil, ya da ölen kız hakkında tek bir bilgi vermezken 38 tanığın “izleme” hallerini imgeleştiriyor, bir eşkal haline getiriyor: Diğerkâm olmayanların eşkali. Bu eşkali tasvir edebiliriz: olaya müdahil olmamaları, yardım etmemeleri bir yana; asıl yardım çağırmamalarıyla kafamızda resmi çizilen sinirleri alınmış künt bir topluluk. 

Kim bunlar? Basında geçen bir isim, bir fotoğraf yok. Bir durum. Dünyaya kayıtsız bu bencil insanlar nasıl olmuş da bir araya gelebilmiş? 

Bencillik tek tek bireyleri birbirinden ayrıştırırken suç mahalli onları bu kez ortak davranışın içinde toplu gösteriyordu. Soyutlamanın ön yüzü  tecritse arka yüzü tümevarımdır. Bu soyutlamayı diyelim sosyologlar yapar. Ama bu kez kamuoyu kendine karşı yapıyor. Olayın özgünlüğü (haber değeri) de tam burada zaten. Bu soru konunun sürekli gündemde kalmasını sağlıyor, çünkü bir gizem yaratıyor. Bütün iş gizemi muhafaza edebilmek. Somut durumun somut nedenlerini bulup çözümlemektense sorunu insanın içine düştüğü ahlâki bir yoksunlukla askıda bırakmak gizemin ömrünü uzatıyor. İnsanlar kendi aralarında fısıltıyla makul nedenler arıyorlar. Mesela Nazilerden kaçmış kollarında Yahudi damgası bulunan mahalle sakinlerinin sırf resmî soruşturmaya uğramamak için olaya karışmadıkları söyleniyor. Bu akıl yürütmenin yargısı peşinden geliyor: 'Ama daha önce toplumun duyarsızlığı yüzünden katledilmiş bir halkın asıl diğerkâm olması beklenmez miydi?' Sorular soruları getiriyor. Verili bir olgu mutlak gerçek kabul edilince sorular bu gerçeğe toslayacak biçimde yeniden dizayn ediliyor. Bir kurgu. Bu kurgunun mimarlarından A. M. Rosenthal hikâyeyi mahvedeceği gerekçesiyle tanık ifadelerine hiç yer vermiyor. The NewYork Times’ın otoritesi tüm ulusal medyaya editörlük yapıyor. Haberin verilişi herkese diğerkâm olma imkânı bağışlarken şunu telkin ediyor: onlar öyle ben değilim. Bir arınma fırsatı. 

Bu haber diğer basın organlarında tv’lerde aylarca, yıllarca yayınlanıyor, okullarda sosyoloji ders kitaplarında okutuluyor. Olay sonradan acil arama hattı 911’in kurulmasına giden bir misyon bile ediniyor.

Bütün ABD medyası The NewYork Times öncülüğünde otuz sekiz imgesine karşı bir diğerkâm projesi başlatıyor.

İdeolojinin diğerkâm ayağının ilk etkisi:
Hiç kimse bu otuz sekiz tanığın gerçekliğini sorgulamıyor.

Kitty Genovese’nin ölümünden kırk yıl sonra (2004) The NewYork Times olayı yeniden ele alıyor, bu otuz sekiz tanığın haber edilişi hakkında bir takım kuşkular beliriyor. Acaba Kitty’nin komşuları bu kadar duyarsızlar mıydı? Kırk yıl önce yazdığı gibi olaya kayıtsız kalıp yataklarına mı dönmüşlerdi?

Hayır, aslında tanıklarla kimse konuşmamıştı! Kitty’nin küçük erkek kardeşi Billy 50 yıl sonra olayın yeniden peşine düşüyor.

İlk soru, otuz sekiz tanık nereden çıktı?

Billy dava zabıtlarından başlıyor. Oysa tanık olarak ifadesi alınan sadece yedi kişi var, bu yedi kişiden sadece biri sağ ve 86 yaşında. Kitty’nin kapı komşusu bir kadın. Saldırgana ikinci gelişinde kapının eşiğinde müdahale eden kadın; Kitty onun kollarında ölüyor. Tanıklardan başka bir kadın polisi aradığını söylüyor, polis kadına olaydan haberdar olduğunu daha önce olayın ihbar edildiği cevabını veriyor. Yani yardım çağrılıyor! Öte yandan mahalle sakinlerinin büyük bir çoğunluğu olaya gözle değil kulakla tanık oluyorlar. Ve çoğu insan bu olayı bir adamla karısı arasında geçen sarhoş kavgası sanıyor.

Meğer otuz sekiz tanık sayısını ortaya atan basınmış!

Billy Genovese’nin belgeselde sormadığını biz soralım şimdi: Toplum acaba bu otuz sekiz duyarsız insanın varlığına inanmaya neden bu kadar eğilimliydi?

Çünkü diğerkâmlık her şeyden önce bir iletişim biçimi. Yani bir grup insanın diğerkâm olmamaları üzerinden gösterilen öfkeyle işe başlayan iletişim diğer insanlara bedavadan erdemli tarafta olduklarının güvencesini dağıtıyor.
   
Bir kere cinayetin genel karakteriyle duyarsızlığın lokal hali birbirinden ayrışmıştı. Polis, yardım durumunda kendisine ulaşılması gereken bir güç olarak orada hazırdı. Birtakım vatandaşların duyarsızlığı polisin elini güçlendirecekti. Nitekim Kitty’nin ölümünden beş gün sonra katil sivil bir “zenci” tarafından yakalanmasına rağmen polis tarafından yakalanmış gibi lanse edildi. Kahramanımız zenci, katil zenci Winston Moseley’i bir zenci mahallesinde televizyon çalarken yakaladı. Üstelik televizyonu başka birinin evinden çalıyordu, yani kahramanımız olayı "izlememiş" ve anında müdahale etmişti. Sorgu sırasında Winston'un katilin profiline uyduğunu fark eden bir polis onu itirafa zorlamış ve başarmıştı. Elli yıl sonra kahraman zencinin hayatta olmadığını öğrenen Billy, onun oğluyla görüşmüştü. Oğlu babasının kahramanlığını gurur duyarak anlattı. Billy kahraman zencinin oğluna teşekkür edince, zenci oğul şimdiye kadar babam için kimse teşekkür etmedi dedi.

                                                         Winston Moseley

Bu bize neyi gösteriyor?

Diğerkâmlığın maniple edilebileceğini.

Öldürülen Kitty’nin kardeşi Billy Genovese (meşhur suç ailesi Genoveselerle ilgisi yok) olaydan iki yıl sonra 18 yaşındayken gönüllü olarak Deniz Kuvvetlerine yazılıyor ve Vietnam’a gidiyor. Vietnam’da iki bacağını kaybediyor. Vietnam’a gidişini anlatırken şöyle diyor Billy: “Bu hikâyeyi gerçek kabul eden ve ona göre davranan bir ortamda büyüdüm.”

Billy’nin söyleyemediğini biz tamamlayalım: Diğerkâm olmayanlar yüzünden öldüğünü sandığı ablası için diğerkâm duygularla savaşa katılan Billy iki bacağını "feda" ediyor.


                                                Billy Genovese



Bu diğerkâm ideolojisi her daim sesleniyor: Bak şurada katliamlar oluyor, bak şurada çocuklar ölüyor…

Bir diğer asli duygu İNTİKAM… Hollywood’un asla terk etmediği bir duygu… 

The Witness intikama karşı bize Derrrida’nın bağışlanamayacak olanı bağışlama anının örneğini de gösteriyor. İzleyin derim.





  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder