19 Kasım 2017 Pazar

Düğünün Son Dakikaları



                                                   


ERMENİ DÜŞMANLIĞI

Neden Ermeni düşmanlığı Rum ya da Rus düşmanlığından farklıdır? Neden hakaret ve küfür Ermeniler üzerinden daha çok edilir? Ölçü, "ihanet" ve saldırganlıksa Ermeniler son sırada olmalı. Başka bir şey var... kolay katledilmeleri (sahipsizler); sonrasında da katledilmiş olmaları. Ermenilere karşı ırkçı nefret katledilmelerinden önce başlamadı bence, katledilmelerinden sonra başladı (kendinden tiksintiyi de kamufle eder biçimde; çiftanlama dikkat: Öldürülebiliyor, o halde öldürebilirim)… Naziler de Yahudilerden asıl katletmeye başladıklarında nefret ettiler. Ölümü hem diğerinin ölümü olarak izlediler hem de en ufak tereddüt göstermeden beden bulmuş formuyla ölümü cezalandırdılar; ne vicdan, ne merhamet… ölüme karşı bu tür yabancılaşma olası suçluluk duygusunu da cezalandırıyordu. Schindler’in Listesi’ni hatırla… Yahudiler öldürülürken hiç gıkı çıkmaz. Mukavemetsiz ölürler. Diğerinin ölümü kabullenmesiyle, berikinin cezayı veren cellat rolü arasındaki düzen ancak ırkçı nefretle sağlanır.

Bir de ırkçılık eşitlik ihtimali üzerinden başlangıç yapar. Zencileri köle olarak çalıştırırken Güneyliler henüz ırkçı değildi. Irkçılık diğerinin özgürlük imkânından sonra başladı.


DÜĞÜNÜN SON DAKİKALARI

İçkiler içilmiş, oyunlar oynanmış, herkes yorgun. Herkes masasına çekilmiş. Meyve tabağında son üzüm taneleri… son elma dilimleri, suyunu vermiş, rengi paslanmış. Son çiğnemeler. Derken bir şarkı başlıyor: 'Benzemez Kimse Sana.' Kimi bağırarak eşlik ediyor şarkıya, kimi belli belirsiz mırıldanarak. Ve herkes kendi ‘Benzemez Kimse Sana’sına dalmışken şarkı da bu duyguyu anonimleştiriyor. Herkesin 'Benzemez Kimse Sana'sının ortak özelliği orada namevcut olması; ikinci tekil şahıs söylendiği halde gönüllerde üçüncü tekil şahıs olması... demek istediğim düğünün bu son dakikalarında herkesin ‘benzemez kimse sana’sı nasıl son derece tekil bir anlama geliyorsa o kadar da çoğul. İlginç olan bunun bir düğün ritüeline dönüşmesi… hakikaten ya, benzemez kimse sana; ama bunu koro halinde söylemek istemedim.


YİNELEME

Kâmil Koç’un muavini otobüsün önünden arkaya doğru tek tek her yolcuya ‘Su ister misiniz?’ diye soruyor. Nazik ve usanmış. Bazen ‘Siz ister misiniz?’ diyor bazen de sadece ‘İster misiniz?’ Bunu cam kenarında oturanlara söylüyor. Acaba yinelemeden kurtulmak için mi? İkramın su olduğu aşikâr, cam tarafında oturanın bunu anlamaması imkânsız; ama buradaki sözcük tasarrufu yolcuya hürmet değil; muavinin yinelemeden kaçış noktası. Yineleme yine var ama en azından bir çeşitlilik içinde.


                               ZAMAN

Bekleme (veya beklenti) olmayınca zaman yoktur.


                               HAFIZA

Yanomamölerde ‘gerçeğe sahibim’ demek diğerinin hafızasına sahibim anlamına geliyor. Eskilerde sözlü kültürün yazılı kültüre benzer bir işleyişi olmalı. Bilge kişi hatırlayan kişiydi de. Bunun doğrusu ne sorusunun cevabı için o kişinin hafızasına başvuruluyordu. Bilge kişi hafıza yarışmasının birincisi değildi, diğerlerinin hafızasına sahip kişiydi. O kişi belirlendi mi, diğer bütün hafızaların kerteriz noktası kendiliğinden oluşuyordu. Al bunu Yunus Emre’nin ilahi aşkına uygula. İlahi aşk, yasak aşkı gizleyen ikame aşk olabilir. Kaynağında öyle olmasa bile dilden dile aktarımında.





Resim, Edward Hopper

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder