24 Aralık 2017 Pazar

Mağduriyet ve Kamuoyu



Zabıta Kenan Fidan’ın Zabıta Daire Başkanı Tayfun Karali’den iki şamar yedikten sonra bayılması olayı… Şamarın şiddetinden değil de aşağılanmanın utancından. Bayılmanın çoğu rol galiba. Rolün kurnazca tasarlandığını söylemiyorum; utancı taşıyamayan bedenin kendini aşağılamayla hiçleşmek istemesi. Kör olmak. Elinden gelen bu.

Bu olay bir mağduriyet infiali yarattı. Çok güzel…

Mağduriyetin ideal biçimi var burada... astın itaati ile üstün yetkisini kötüye kullanmasının helmelenmesi olarak. Kamuoyu olaya tepki verirken ve mağdurun yanında yer alırken elbette erdemli davranıyor. Ama bunu mağduriyet aşığı olduğu için yapmıyor. Kendini ancak mağdur üzerinden güçlü hissettiği için yapıyor. Özellikle bu mağduriyet kendisinin değil de üçüncü kişinin başına geldiği zaman. Ve bu mağduriyet infialini sistem kolay elimine ediyor. Devlet, mağdur ve zalim arasından üçüncü bir kuvvet olarak hemen sıyrılıyor. Başkanı açığa alıyor. Oysa Ortadoğu’da devlet, dayak yiyen K. Fidan’ın hazırolda durmasını sağlayan ideolojik mesnedin adıdır; bedeni usul erkan bilen forma kavuşturan yönergenin ta kendisidir. 

Şimdi bu olayı başka türlü kurgulayalım, kamera aynı açıdan çekime devam etsin: Zabıta Daire Başkanı T. Karali Zabıta Kenan Fidan’ı yanına çağırsın öfkesi burnunda bir şeyler söylesin ve sol eliyle şamarını savursun. K. Fidan refleksle kendini geri çeksin, yüzüne teğet geçen darbeyi atlatır atlatmaz sağ kroşesini Başkan’ın çenesine gömsün, kafa aşağı düşünce sağlı sollu kombine yumruklarla devam etsin. Başkan sırt üstü yere devrilsin. Kolunun birini başının altına koyarak yan dönmek için debelensin. Kamera şimdi yakın çekime geçebilir (bu versiyonu uzattım çünkü bayağı zevkli)… Mağduriyet var mı? Yok.

Eğer ikinci versiyondaki K. Fidan amirini dövdüğü için işten atılsaydı gerçek mağduriyet olurdu. Ortadoğu’nun böyle sahici mağdurları az. Kamuoyu ise yumruğun mostrasına bakmıyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder