15 Nisan 2018 Pazar

Silgisini Kaybeden Çocuklar



-Öğretmenim silgim kayboldu.

-Sıranın gözüne bak, yerlere bak… belki arkadaşının çantasına karışmıştır.

-Baktım öğretmenim. Yok!.. ha ağladı ha ağlayacak.

-Bir yerden çıkar.

Çıkar mı gerçekten? Belki bir iki tanesi, müstahdemler sınıfı süpürürken sıralar yerlerinden oynamışken duvar diplerinde. Ama genellikle kayboluyor. O zaman soralım, nasıl oluyor bu? Karşımızda gizemli bir nesne var.

Silgi; olmazsa olmaz, öğrencinin demirbaşı. Ama en çok kaybedilen şey. Toplu iğne değil ki bu, apalak bir şey. Nasıl kaybolur?

Okullar açılınca ihtiyaç listesinin başında. En alta eskisi olanlar yenisini almasınlar gibi bir not düşülmesine rağmen silginin illaki yenisi alınır. Çünkü eskisi kalmamıştır. Kaybolması, silgiyle kurulan sahiplik ilişkisini baştan bozuyor. Bir veli kırtasiyeden satın aldığı silgiyi ışığa tutup ona son kez baktığının bilincine varabilir.

Hakkını verelim, ilk silgi İngiliz Edward Naime tarafından 1770 yılında yapılmış. Ben de yeni öğrendim ondan önce silgi yerine ekmek kullanılıyormuş. Silginin hüneri şurada: Kauçuk (kaliteli bir silginin hammaddesi) ve grafit (kurşunkalem ucu) arasındaki yapışma kuvveti grafitin kâğıt üzerine nüfuz etme gücünden daha fazla. Ama silginin en zayıf noktası da bu; silerken kendini aşındırıyor. Cepten yiyor yani.

Silgiyi kâğıtla daha ilk temasında ikinci el sayabiliriz. Eskisinin gösteriş açısından yeni alınmış silgi karşısında hiç şansı yok. Ama asıl dikkat çekmek istediğim öğrencilerin silgiyle kurdukları tensel bağ. Silginin elastikiyeti, soğuk etimsi yapısı sanki ikinci bir tene dokunuyormuş hissi veriyor; mıncıklanıyor, çimdikleniyor. Sırf elde tutmak bile kendiliğinden asli işlevini unutturuyor, bir oyuncak oluyor. Parmakların sürtmesiyle derisi yüzülüyor; kirlerin ezilmesi gibi, masanın üzerine dökülen kırıntıları hayal edin. Bazı öğrenciler bir tür koleksiyoner; bu renk renk kırıntıları küçük kutuların içinde biriktirdiklerine tanık oldum. Bir de silginin sık sık yere düşmesi... başına buyruk bir nesne, öte beri zıp zıp zıplıyor. Eğer öğrenci düştüğünün o an farkına varırsa şanslı. Eğer sonradan farkına varırsa arama faslı başlıyor.

Eğilip bükülüyor. Sanki esnekliğinin limiti deneniyormuş gibi iyice. Bu sırada silginin sırtında açılan ufak bir kertik  bütünlüğünü gözden çıkarmaya yetiyor. Kertik büyüyor büyüyor ve son bir esnetmeyle ikiye ayrılıyor. Bir silgi gitti şimdi yerine geldi iki silgi. Bu ikinci silgiyi kaybolma sigortası gibi düşünebilirdik. Stepne silgi. Ama öyle olmuyor; ikisi birden kayboluyor… Acaba tersine, silginin kaybolduğunu söylemek onun gözden çıkarılmasının sigortası mı? Bize kanıt gerek.


Silgi ikame bir nesne. Can sıkıntısının nesnesi, oyunun. Daha da ötesi, öfkenin ve bir şeylerin hıncını almanın. Bazı çocuklarda oral dönem kalıntısı.

Daha ilginci şu: Azar işiten, utandırılan çocuklarda gözlemledim, silginin başına ne geliyorsa o sırada geliyor. Bu çocukların elinde çürüğe çıkmış silginin kaybolma sürecini hızlandırdığı kesin. Ufak parçalara bölüp arkadaşlarının kafasına atan öğrenciler kaybolan silgilerin de faili. Bir silgi bulan öğrenci bunu sahibine vermiyor. Bunda silgilerin birbirine benzemesinin payı da vardır elbette ama burada fazla silginin öğrenci nezdinde psikolojik kurban adayı olması önemli.

“Kaybolma” tüm bu silgi zayiatını aklayan bir sözcük.

Bazı çocuklar silgisini canı sıkılan bu çocukların bulmasıyla kaybediyorlar. Aramaktan vazgeçmesinler.

Belki de silginin asıl sorunu bu: öğrenciler yukarıda sözünü ettiğim zaaflarından ötürü ondan çabuk vazgeçiyorlar.

Bir uzlaşı sözcüğü olarak kaybetmek... 

Çocuklara nesnelerin kaybolmayacağını öğretmek gerek. Çocukları unutkanlıklarının sonuçlarıyla baş başa bırakmak, eylemlerinden sorumlu olduklarını söylemek, aramanın bir külfet olduğunu ve bu külfeti çocuğa tattırmak vb bunların hepsi bir çözüm olarak ileri sürülebilir. Ben başka bir şey önereceğim: Silgiyi ilkokulda toptan kaldırmak.

Hatayı silen bir nesnenin yokluğunda daha az hata yapacağımız bilgisiyle. Tıpkı evinin yedek anahtarını komşusuna vermeyenlerin daha az unutkan olacağı gibi...


Not: Kaybolmasın diye çocukların boynuna silgiyi kolye gibi asan sayın veliler, yapmayın bunu, çok onur kırıcı...












Hiç yorum yok:

Yorum Gönder