26 Temmuz 2011 Salı

Alfabenin Adaleti

Bakanlara ‘alfabetik’ düzen

“Tüm bakanlar eşit önemde” diyen Başbakan, bakanların sıralamasında alfabetik düzen getirdi. Uygulamayla Bakanlar Kurulu’ndaki oturma düzeni ve makam otomobillerindeki kırmızı plakaların numaraları değişti.


Ntvmsnbc 23 Temmuz 2011.


Salonun genişliğine göre basık tavan itaatkârlığı güçlendiriyor. Aristokratik mimaride tam tersine yüksek tavan ev sahibinin hakimiyetini güçlendirirdi. Buradaysa itaati mimari form yönlendiriyor.. basık tavan konsantrasyon sağlar,  konsantrasyon itaatle özdeşleşiyor. ‘U’ masa dipte Başbakanın oturduğu bir merkez noktası belirlemiş. Merkez nokta masanın iki tarafını simetriye aldığı için fotoğrafçı da bu simetriye riayet etmiş. Ama fotoğrafçının durduğu yer simetrik merkezi en uzakta konumladığı için Başbakan küçücük ve flu çıkmış. Bu bir çelişki değil mi? Değil.  Bizim bakışımız mimariyi, dizaynı ve fotoğrafik algıyı önceden düzenlenmiş insan hiyerarşisi üzerinden okuyor. Buna göre buradaki fotoğrafik uzaklık aynı zamanda sosyal olarak ulaşılmaz uzaklıktır. Başbakanın kafası arkadaki Atatürk portresini bile simetriye almış. Simetri narsisistiktir. Sadece Başbakan açısından değil, fotoğrafa bakanlar açısından da. Çünkü göz hazır simetri içinde merkezi bulur ve oraya yerleşir…



Başbakan adaleti sağlamış; zaten adalet tecelli etmiş, Adalet Bakanı alfabetik sıralamada birinci olmuş, Ulaştırma Bakanı ise sonuncu (her tür ulaştırma aracı elinin altında olduğu için hiçbir mahsuru yok, öndekilere yetişebilir).

Adalet kavramıyla demokrasi sorunlu olur mu?
Olur.

Eşitlik adalet kavramının temelidir. Eşitlik adalet kavramıyla sorunlu olur mu?
Olur.

Eşitlikten girelim:
Eşitlik aynı konumda olanların, aynı görevi yapanların vb. aynı haklara sahip olmasıdır. Yalnız burada anahtar terkip ‘aynı haklar değil, ‘aynı konum’dur.
‘Neden aynı konum?’ itirazı varolan eşitliğin köküne nifak tohumu eker. Mesela işçiler kendi aralarında eşittir ama patronla eşit değildir. İşçiler iş yönetimi gereği kendi aralarındaki eşitliği  patrondan talep ederlerse patron adalet dağıtıcısı olur. İşçilerin patronlarıyla eşitlik talepleriyse teorik olarak ancak ceza hukukunda mümkündür. Taammüden cinayete aynı ceza verilir. Tabi patronla işçi suçu oluşturan aynı koşullarda yaşamadıkları için eşitlik baştan sorunludur.. diğer yandan patronda katil bir ruh varsa bir tetikçi tutar, iş başa düşerse iyi bir avukat.
Kapitalizmde eşitlik bir sınıf veya statü düzeyinde kurulur. Bütün inşaat işçileri eşittir, bütün site sakinleri eşittir, bütün öğretmenler eşittir gibi. Ama toplumun dinamiğini sağlayan şey eşitlik değildir, alttakinin bir üst eşitliğe geçmek istemesidir. Eşitliğin huzur vericiliğiyle monotonluğu arasındaki paradoks kapitalizmin kalkınmacı zihniyeti sayesinde hissedilmez.

Adalet doğada kendiliğinden verili değildir. Adalet kavram olarak apriori de değildir. Deyiş yerindeyse adalet ‘dağıtılır.’ Adil olma görevi, alttakilerin üsttekine kendi üzerlerinden tanıdıkları bir imtiyazdır. Yani önce imtiyaz sonra görev; alttakiler üsttekilerin imtiyazlarını tanıdıkları sürece ondan adil olmalarını talep edebilirler.

Demokrasideyse adalet kurumlar arasında (tabi ideal olanı, sivil kurumlarla resmi kurumlar arasında) sağlanır.

Başbakan, bakanlar arasındaki adaleti, bakanlarla kendisi arasındaki mesafeyi hem kişisel hem de kurumsal olarak açarak sağlıyor... Başbakan ve bir sürü bakan: ‘Bakın sizi alfabetik sıraya diziyorum, herkes yerine marş marş!.. Şimdilik böyle idare edin, zamanı gelince sizi elifbaya dizeceğim…’


                                      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder