Sözcüklere anlamı Tanrı vermez. O
kadarını biliyoruz, etimoloji denilen bir
şey var, sözcükler anlam kaybeder, kazanır; sözcüklerin anlamı genişler, daralır,
başlangıçtaki anlamından sapar, eskir, yenilenir vb. Başlangıç anlamı dediğimiz
şey de bilinen başlangıçtır.
Bilimsel bir buluşun sahibinin
belirlenmesi için buluşu ifade eden sözcüğün ilk kullanım tarihine bakılmaz.
Teze ve tezin sınandığı deneysel ortama bakılır. Mesala bakteri sözcüğü
Latincedir ve kullanımı çok eskidir. Eski Yunanca "küçük asa"
anlamına gelen βακτήριον -α (bacterion -a)'dan türetilmiştir. Latince
kullanımıyla Bacteria, bakteri sözcüğünün çoğulu, bacterium ise
tekilidir. Ama bakterinin bilimsel keşfi çok sonradır. Bakteri/mikrop teorisini
açıklayan-kanıtlayan L. Pasteur ve R. Koch’dur. Sözcüğün bilinen çağdaş
anlamıyla ilk kullanımı C. G. Ehrenberg tarafından
1838 yılında yapılmıştır. (bkz Vikipedi). Mikropla mikroskop ilişkisini
anlamayan dinci kafa hayır efendim mikrobu çok daha önce Akşemseddin keşfetti
diyor. Kime diyor? Cemaate… Uluslar arası bilimsel bir sempozyumda diyebiliyor
mu? Tabi ki hayır, el adama güler. Af edersiniz ama ben de gülerim.
Şu sıralar her dincinin gönlünde
yatan aslan Kur’anda bilimsel buluşların menşeini bulmak. Öyle ki bu sözcük oyunlarıyla bütün bir bilim sürecini akılları sıra madara edecekler.
Sadece bir örnek vereceğim. Bu
örnek zaten her şeyi anlatmaya yetiyor:
Naziat suresi 30. ayet Dünya’nın
yuvarlak olduğunu bildiriyormuş…
Diyelim bildiriyor, ama Allah
insanlar bunu hemen anlamasınlar diye zımnen bildirmiş galiba. Ne Hz. Muhammed
ne de diğer hazretler bunu anlamışlar; bakalım anlamak kimlere nasip olmuş:
“Ondan sonra da yerküreyi
döşedi…” (Diyanet Vakfı) Yerküre sözcüğü bileşik bir sözcüktür (yer-küre) ve
Dünya’nın küre biçiminde olduğunu ima eder, yeni türetilmiştir. Hiçbir sözcük
kendi bilgisini kendi icat etmez!.. Eski bir metni çevirirken güncellerseniz hile
yaparsınız; Orijinal metinde yer-küre diye şeklini içinde saklayan bir sözcük
yok çünkü.
“Bundan sonra da yeri yayıp deve kuşu
yumurtası biçiminde yuvarlattı…” (Yaşar N. Öztürk)
Yaşar Nuri adeta yumurtluyor,
yer(küre)i deve kuşu yumurtası yapıyor. Yaşar Nuri bu ‘deve kuşu yumurtası’nı
S. Ateş’in yorumundan alıyor:
“Bundan sonra da yeri yayıp yuvarlattı.”
(Süleyman Ateş)
“Ayetin Arapça'sında geçen
"dahv" kelimesinin köklerinden türetilen kelimeler
"yuvarlaklık" ifade etmekte, "devekuşu yumurtası" gibi
anlamlara gelmektedir. Bu yüzden yukarıdaki ayeti "Yeryüzüne devekuşu
yumurtasının şeklinin verildiği" anlamında algılayanlar da olmuştur. Prof.
Dr. Süleyman Ateş, en ünlü Arapça sözlük olan Lisanul Arab'a da dayanarak bu
kelimenin anlamını şöyle açıklamaktadır : "...Hasılı dahv döşemek,
düzeltmek demek ise de sadece basit bir döşemek ve düzeltmek değil, yuvarlak
olarak düzeltmek, döşemek anlamını verir ki bu ayetten Yeryüzünün yuvarlak
yaratıldığı anlamı çıkar." "Dahv" kelimesi cevizle oynanan bir
oyun anlamında da kullanılmış, aynı kökten türeyen "medahi" kelimesi
yuvarlak taşları ifade etmek için kullanılmıştır. "Dahv" kelimesinde
ve bu kelimenin kökünden türeyen kelimelerde yuvarlaklık anlamı olmasına karşın
bazı çevirmenler yeryüzünün yuvarlaklığını algılamaktaki zorlukları sebebiyle
ayeti sadece yeryüzünün düzenlenmesi olarak algılamışlar, yazı ve çevirilerinde
bunu yansıtmışlardır. Oysa Dünya'nın şekli gerçekten de "dahv"
kelimesinin ifade ettiği yuvarlaklığa, yumurta biçimine, devekuşu yumurtası
şekline benzemektedir. Dünyamız aynı devekuşu yumurtası gibi geoittir. Yani tam
düzgün küre olmayan, fakat küremsi, kutuplardan basık şekildedir. İnsanlığın
yıllarca anlamaya çalıştığı Dünya'nın şeklinin ne olduğu konusunu da Kuran
böylelikle çözmüştür.”
Bu uzun alıntıyı neden yaptım?
Sözlük denilen başvuru kaynakları
kendisi bir metin olmasına rağmen varolan metinlerden sonra metinlerarası ve
şifahi bağlamda sözcüklerin yaklaşık (ortalama, kastedilen) anlamlarını elde
edip kâğıda döken uzmanlar tarafından yazılırlar,. İlgili ayette geçen ‘dahahe’
sözcüğünü önce dahv yapıp sonra da sözcüğün yan anlamlarını, çağrışımlarını,
fonetik yakınlıklarını bulup çeviriyi güncellemek ilginç bir hile. Eğer adı
geçen sözlüğün etimolojisi Kur’an zamanına dayanıyorsa Dünya’nın yuvarlak
olduğu o zaman bilinmeliydi. Ya da o zaman biliniyordu da araya cahiliye dönemi
mi girdi? Bu durumda sözlüğü hangi döneme ait sayacağız? Tüm bunları gereksiz
kılan bir şey daha: sözlükler Tanrı tarafından yazılmazlar.
Nitekim daha eski çevirilerde
Dünya’nın yuvarlaklığına ait en küçük bir ibare yok:
“Ardından yeri düzenlemiştir…”
(Diyanet İşleri)
“Bundan sonra yeryüzünü serip
döşedi…” (Ali Bulaç)
“Bundan sonra da yeryüzünü döşedi…”
(Elmalılı M. H. Yazır)
“Ve ardından yeri düzenleyip
yaymıştır…” (Muhammed Esed)
“Ve yeryüzünü de bundan sonra
yaydı, döşedi…” (Gölpınarlı)
Bir de Almanca çevirisine
bakalım:
“Und danach breitete Er die Erde
aus.” (Max Henning) Burada geçen kilit sözcük Almancaya ausbreiten diye
çevrilmiş Türkçede sermek, yaymak anlamına gelmektedir.
Anlaşılan devekuşu yumurtası
benzetmesi son 30 yılın işi. Din de evrim geçiriyor.
Dünya’nın neden yuvarlak olduğu
sorusu öyle yaydı, döşedi, devekuşu yumurtası gibi tabirlerle anlaşılacak bir
konu değil, ardında derin bilimsel bilgiler var. Sorun bu ulema takımının bu
zaten biliniyordu deyip bilimsel bilgi karşısında kendine asalakça paye
çıkarması, hatta üstünlük taslamasıdır.