12 Aralık 2022 Pazartesi

Limon Kolonyası

 


Yirmi beş yaşlarında yeşil montlu kız insanlara fısfıslı kolonya sıkıyor. Marmaray’da ayaktayım, sırtımı kapının kenarındaki tutunma kirişine dayamışım kızın ta arka vagondan gelişini takip ediyorum. Bazıları şaşırıyor, sonunda elini açan açana; bir dilenci elini uzatır, burada tersi kolonya ikramı elinizin alacağı biçimi belirliyor… ayaktakiler, oturanlar; tek tük reddedenler de oldu, olsun kız hiç sektirmiyor, ‘S’ çizerek ahenkle ilerliyor… fısfısın püskürttüğü zerreciklerin havada asılı kalan buğusu...

 

Kız yanıma geldi, gülümsemem hazırdı, dikkatlice yüzüne baktım, yeşil gözlerine, şefkatli yayvan ağzına. Teşekkür ettim ama sesli değil dudak hareketiyle, karşılıklı gülümsememiz birazcık daha uzadı sanki. Ve birkaç saniye sonra arkasından baktım, sırt çantası da yeşildi. Koronayı mı hatırlatıyor yoksa koronayı yolcu mu ediyor? Bence ikisi de değil, içinden gelmiş hayata selam çakıyor.

 

Nemli elimi burnuma götürüyorum, limon kolonyası kokuyor. O evrensel koku. Eğer evrensel ahlâkın bir kokusu olsaydı bu limon kolonyası kokusu olurdu…

 

Artık başımdan olaylar toplu taşım araçlarında geçiyor. Orada herkesin bir hikâyesi var, görüyorum. Yeni bellek mekânım.