Kadın kendi acısının
ciddiyetinden emin değil, söze dökmeye değer mi acaba?.. Ama yine de onu
doktora getiren bir şey var, üstesinden gelemediği bir şey.
“Acı çeken o kadar
çok insan var ki… Onlar gerçek travmalar yaşamışlar, bana gelince dolabıma
tonlarca giysi yığmak ve bankada hep ekside bir hesabımın olması, sizi bir hiç
için rahatsız ediyormuşum gibi geliyor… Söyleyecek ilginç hiçbir şeyim yok,
bunun hiç yararı yok. Gerçek sorunları olanlarla kendimi karşılaştırınca
utanıyorum.”
Sözü dolandırıyor gibi. Ama bir taraftan da bu sözler kadının şimdiye kadar
doktora başvurmakta gecikmesinin gerekçesi. Konuya giriş yaptığını sanıyor, oysa birazdan sözünü edeceği acıdan ayrı bir acı açıkladığı. Kadın farkında olmasa da birbirinden özerk acılara bölünmüş, birbirinden ayrı periyodlarda acı çekiyor, ama acısının kıymeti konusunda şüpheleri var, başkasına
anlatmaya değer olup olmadığını bilmiyor. Asıl önemlisi bu tereddüdün başlı
başına bir acı çekme biçimi olduğunu ve acısını dönüştürdüğünü de bilmiyor.
Devam ediyor: “Ben
parasını har vurup harman savuran bir kadınım ve alışveriş ederken kendime hâkim
olamıyorum, o kadar! Aynı zamanda, o kadar boş, gelip geçici şeyler için o
kadar para harcadığım için kendimi suçlu hissediyorum… Hatta bazen o kadar parayı
harcadıktan sonra eve dönünce oturup ağlıyorum, midem bulanıyor…”
Kadının asıl
trajedisi gerçek bir trajediye sahip olmaması sanki, bu onun kendine bakışta
elindeki tek kozu, normal olmadığını bilmek, normalleşmenin tek yolu. Yine de sözünün sonunda trajik bir etki
yaratmak için bir dahiliye doktoruna söylenebilecek sözü söylüyor: ‘midem
bulanıyor.’
Kadının bilinci bu
kadar kendine açıkken doktora ihtiyacı ne?
Bilinçdışı bir muğlaklık arıyor olmasın, acaba doktorun elinde böyle bir teşhis var mı?
Kadın önce kendisi
yaratıyor bu muğlaklığı… Doktora başvurmasının sebebi, kontrolsüzce
alışveriş etmesi mi, yoksa alışveriş sonrası yaşadığı suçluluk duygusunun ağır
etkileri mi? Çünkü bu ağır etkiler beğenerek aldığı giysilerin sevincini
burnundan getiriyor. Suçluluk duygusuyla kontrolsüzce alışveriş arasında bir
kopukluk olmalı. Sigarayla kanser arasında da bir öngörü kopukluğu vardır ama
bu kopukluk insan üzerinde patolojik bir etki bırakmaz. Çünkü uzak
bir ihtimaldir bu, o zamana daha çok vardır. Oysa alışveriş ve suçluluk duygusu
arasındaki boşluk çok sürmüyor, belki de hemen başlıyor. O zaman buradaki soru
şu: suçluluk duygusu alışveriş esnasında neden öngörülemez durumda, buna yol
açan ne? Patolojik olanın suçluluk duygusu değil, bunu unutturan sebep olduğuna
yoğunlaşırsak…
Sistem bize
kendimizi çirkin hissettirecek bir döngü yaratıyor ve bizi bundan kurtaracak
çağrıyı sürekli kulağımıza fısıldıyor. Buna doktora gitmek de dahil…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder