Cumhurbaşkanı Gül'den 'paralel paşa' haberine sert tepki
27/06/2014 22:10
Cumhurbaşkanlığının resmi sitesinden bugün bir gazetede çıkan haber üzerine çok sert bir açıklama yayınlandı.
İşte o açıklama;
Bugün bir gazetede Türk Silahlı Kuvvetleri ’nin komuta kademesi ve üst rütbeli subaylarıyla ilgili yapılan yayını Sayın Cumhurbaşkanımız büyük bir sorumsuzluk örneği olarak görmüş ve bundan derin üzüntü duymuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımız, bölgemizde olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, milli menfaatlerimizin teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili yayınlarda her zamankinden daha fazla titizlik gösterilmesi gerektiğini hatırlatmıştır.
Bugün bir gazetede Türk Silahlı Kuvvetleri ’nin komuta kademesi ve üst rütbeli subaylarıyla ilgili yapılan yayını Sayın Cumhurbaşkanımız büyük bir sorumsuzluk örneği olarak görmüş ve bundan derin üzüntü duymuştur.
Sayın Cumhurbaşkanımız, bölgemizde olağanüstü gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, milli menfaatlerimizin teminatı olan Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilgili yayınlarda her zamankinden daha fazla titizlik gösterilmesi gerektiğini hatırlatmıştır.
“…derin
üzüntü duymuştur.”
Kim
duymuştur derin üzüntüyü?
-‘O’
duymuştur.
‘O’nun
derin üzüntü duyduğunu kim bildiriyor?
-Makam
bildiriyor.
‘O’nun
derin üzüntü duyduğuna kim tanık oldu?
Belirsiz…
Geçelim…
Başka bişey:
“Derin
üzüntü” bir duygu mu, bir duygu iletimi mi?
-Duygu
iletimi (burada ‘duygu’ diye yazmak bile gereksiz, sadece ‘ileti’ demek kâfi.)
“Derin
üzüntü duyma”nın görsel bir standardı var mı?
-Yok.
Sadece yazılı ifadesi var.
“Derin
üzüntü duymak” üzüntü duymanın mertebelerinden biri, üzüntü sınıflandırmasının
zirvesi. Ama hepimiz biliyoruz ki, duygunun saf, yaşanmış hali değil. Öyleyse “derin
üzüntü duymak” ile, “derin üzüntü duymuştur” ifadesi arasındaki fark ne?
-Birincisi,
duygunun şimdiki zamanlı kendi halindeliği; ikincisi, geçmiş zaman hikâyesi…
yani “derin üzüntü duymuştur” kişisi, biz bunu okuduğumuzda artık derin üzüntü
duymuyor.
Peki
artık duymadığı bir şeyi ifade etmenin hikmeti harbiyesi ne? Kamuoyunda bir
duygu hemhalliği yaratmak mı? ‘O’ derin üzüntü duyduğuna göre biz de duyalım…
Doğru mu bu?
-Hayır.
Biri “derin üzüntü duydu” diye derin üzüntü duymazsınız. Derin üzüntü duyan ‘O’ya
derin üzüntü duymak… Kendinizi zorlamayın, olmaz böyle bişey.
Acaba,
aslında öfkelendi de bunu “üzüntü” gibi içe yönelik bir duyguyla ifade etmeyi
mi tercih etmiş?
-Evet
böyle bişey var.
Yoksa
öfkelendiği halde, öfkesini tatmin edecek bir şey yapamadığı için mi üzülmüş?
-Öfke/üzüntü
geçişlerinde bu tür bir abuk subuk diyalektiği varsayabiliriz ama, burada olan başka bir
şey.
Nezaket?
-Evet
nezaket ama, diğerine gösterilen saygıdan kaynaklanmıyor; dil, ilgili şahsın
kendini yüceltme beklentisinin aracısı.
“(O)
derin üzüntü duymuştur” derken gösterilen derin üzüntü değil ‘O’dur. Tabi
gösteren de “derin üzüntü” oluyor bu durumda. Böyle diyebilir miyiz? Doğru mu
bu? Gösteren ve gösterileni aynı ifade içinde tutmak… bu ikisi arasında bir
didişme yok mu? Patlamasın sakın?
-Hayır
patlamaz. Bu bir duygu temsili. Temsil patlamaz… Derin üzüntü duymak=öfkelenmek…
Öfke, duyulan değil temsil edilen bir duygu en üst makamda. Üzülmeyle temsil
ediliyor, ama gerçek safiyane haliyle üzülmeyle değil, “üzüntü duymuştur”
ifadesiyle… Yani boş laf!.. Evet ama referansını hazır bir göstergeden alıyor,
J. L. Austin’in edimsözü gibi. Zaten dikkat ederseniz bu haberi veren Radikal
gazetesi sanki simultane çeviri yapıyor, “çok sert bir açıklama yayınlandı”
diyor.
Peki
nerden geliyor böyle bir dilin gücü?
-Uzaklıktan.
Dil mesafe kurar. Tanrısal bir dil bu! Doğrudan konuşmuyor. Önce kendini bir ‘O’
haline getiriyor, sonra onun sözlerini dile getiren başka bir ‘o’yu (melek)
konuşturuyor. “İlahınız bir tek Allah’tır. O’ndan başka ilah yoktur. O rahmândır,
rahimdir.” (Bakara,163) “Başlangıçta Allah gökleri ve yeri yarattı.” (Tekvin,
bap 1-2) ‘O’nun adına konuşan biri yok burada, ‘O’nun sözlerini aktaran başka
bir ‘o’ aracılığıyla ancak ‘O’ kendisi olabiliyor. Kendi adına değil, kendisi
gibi konuşan birileri: Çoğullaşma!..
Tekliğini muhafaza ederek oluşan çoğullaşma…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder