10 Haziran 2019 Pazartesi

Yürüyen Kadın



Bu fotoğrafı Lauren Elkin’in Flanöz kitabında gördüm. Flanöz Fransızca bir sözcük, ‘flanör’ün (erkek gezgin) dişi hali de olsun diye türetilmiş. Lauren Elkin ilgili kitabında fotoğraf altı güzel bir yazı yazmış. Onun yazdıklarını okumadan önce fotoğraf beni kendine çekti ve bir mola verdim, erkeklere baktım. Sonra Lauren Elkin’in yazdıklarını okudum, benim fotoğrafta gördüklerim farklıydı. Farklı görmek ille de diğeriyle çelişkiye düşmek anlamına gelmiyor; diyalektik denilen düşünme biçiminin esnafça zaaflarından biri de bu; hır gürün lüzumu yok, sağolasın L. Elkin…


Biraz internette araştırdım, fotoğrafı Marlon Brando, Alfred Hitchcock gibi meşhurların fotoğrafını da çeken Ruth Orkin adında bir kadın çekmiş. Yıl 1951, yer Floransa… 2. Dünya savaşı biteli 6 yıl olmuş. Savaşın son safhalarını iç savaşla geçirmiş İtalya’nın bıçkın erkekleri sokağın seyyar sahipleri. Dikiliyorlar (Karadeniz şivesiyle dineliyorlar). Her yerde aynı, bedenin  kamuya ait mekânda eğreti sahiplik formu özellikle bir sütuna yaslanmak... Hepsinin bir savaş anısı vardır, yaşları buna müsait. Hatta savaşta karşı cephelerde bile yer almış olabilirler. İkili gruplar halindeler, aralarındaki fiziksel mesafe pek de tanışık olmadıklarına delalet; sivil yaşam savaşta aldıkları pozisyonu tam da böyle zamanaşımına uğratmaya devam ediyor diyebiliriz… Kadın dokuz erkeği geride bırakmış ama daha geçmesi gereken beş erkek var, hem başını yere eğmemek hem de diğeriyle göz göze gelmemek için bütün hünerini göz kapaklarında yoğunlaştırmış… ya gözleri yarım açık yada gözlerini bir tür savunmayla sık sık kırpıştırdığı o an. Hemen önünde elleri cebinde olan adam hiç yolundan çekilecekmiş gibi durmuyor, kadın buna iki adım sonra kaldırımdan inecekmiş gibi adamın ayaklarına esefle bakarak cevap veriyor… Ama acele etmeyelim, fotoğrafın çekiminin 60. Yılında (2011) Laura T. Coffey’in söylediği gibi “Bu fotoğraf bir tacizin simgesi değil. Harikulade vakit geçiren bir kadının simgesi.” Yine acele etmeyelim, işi simgeyle açıklayacaksak ancak 60 yıl sonra bunu söyleyebiliyoruz…


Bu fotoğrafta görselliğin gerisinde bir başka ayrıntıyı bilmesek olmaz. Kadın Amerikalı ve İtalya’da bulunuşunun nedeni bir Venedik kontuyla evli oluşu. İtalya 2. Dünya Savaşı’nda Amerika tarafından işgal edildi. İşgalciyi dişileştirmek yerel mukavemetin alametlerinden biri: Sokakta yürüyen kadın, aynı zamanda bir Amerikalı ve o sokaktan geçişi işgalci ülkenin eğretiliğini de temsil ediyor; yerel ahali genç Amerikan askerlerinin İtalyan kızlarını kestiği 6 yıl öncesinin rövanşını alıyor. Ne diyeyim, bu bir varsayım ve pek de önemi yok.

Fotoğrafa döneyim:

Kol gezmek deyimini bilirsiniz, deyimler düz anlamıyla düşünülmez ama bir an olayı böyle görün. Kadın kol gezmiyor, iki kolu da gezintiden muaf. Bir eliyle şalını tutuyor, diğer eliyle çanta diye taşıdığı atın yem torbasını: Kadın henüz flanöz olmanın başında, yürümüyor sanki atın yem torbasını taşıyor. Lauren Elkin kadına bakan 8 kişi saymış, ben 10 saydım; masada oturan, öndeki iki adamın arasından bakanı ve ta en geride libidosu tükenmiş adamı gözden kaçırmış olabilir. Bu bir kontrast da aynı zamanda. Başka kontrastlar da var: Öne eğilmiş ıslık çalar gibi yapmış adamla, ceketi omzunda ağır bir hastalıktan kalkmış gibi duran adam arasında. Erkekler güzel bir kadına bakarken kendilerinden çıkıyorlar ve topyekûn erkek haline geliyorlar. Diğerini, diğerine bakarken yakalamak.

Unutmayalım, bu fotoğrafı çeken de bir kadın. Fotoğraf makinesinin kadınla mekan arasındaki sahipsizliği yumuşattığı çağ yeni başlamış…


Akşamleyin fırından ekmek alan bir kadın vardı, köşeyi dönene kadar peşinden bakardım... Kim köşeyi dönene kadar, ben mi o mu?.. Cümledeki bu belirsizlik edebi olabilir de olmayabilir de...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder