KÂHİN
Hiçbir şeyin değişmeyeceğini söylerken kendi yılgınlığını, çaresizliğini, hımbıllığını gizleyenler var ya, bir de kehanette bulunuyormuş gibi sahte bir bilgelikle kurumlanırlar hani, adisiniz lan siz!
Yürüyen merdivenden inerken fark ettim, tehlike işareti sarı çizginin bir adım berisinde oldukça kısa etekli bir kadın; sırt dekoltesi neredeyse kuyruk sokumunda. Bankta oturan kadınlar onu süzüyorlar. Dekolteli kadının atletik vücudu göremediğim yüzünü vaat ediyor. Güzel olmalı. Kloş mini eteği tünelin esintisiyle hicap yerlerine doğru yalpalıyor. Kadını geçiyorum, son bir bakış, profilden kemiksi güzel yüzünü görüyorum, bir an.
-Evet.
-Diğer kadınlara ayıp olmasın diye ona bakamadım.
-Nasıl ayıp, anlamadım.
-Herkes ona bakıyor, kadınlar da bakıyor ama nasıl diyeyim imrenmeyle,
hasetkârca. Ben bakmayarak diğer kadınlarla bir tür empati kurdum. Bütün bakışı
üzerine çekmiş güzel bir kadın görünce ve etrafta başka kadınlar olunca onların
hatırına güzel kadına bakmaktan vazgeçiyorum. Lânet olsun huyuma.
-Saçma!.. sen o güzel kadının sana bakmadığını biliyorsun, en
azından pozisyon gereği bakamaz zaten, çünkü sırtı dönük. Hem, çok güzel ve
yarı çıplak erotik bir kadın bütün bakışlar üzerindeyken kimseyle göz göze
gelmemekte mahirdir. Bence sen herkesin içine düştüğü aynı şeye bakmanın
getirdiği sıradanlaşmış halinle diğer kadınlara görünmek istemiyorsun. Kasma.
Dur şimdi, geri dönüp onun vagonuna binelim.
HÜZNÜN MEKÂNI
İstanbul’un hüzün mekânları bir bir dönüşüyor, işgal ediliyor, yok oluyor. Nedir hüznün mekânı? Sessiz bir köşe ve ufku olan bir açıklık. Sahipsiz olması şart. 90’lı yıllarda Eminönü Yeni Caminin sekisine oturup denize bakarak bolca yaşadım bu duyguyu. Ve Sultanahmet’te. Ve Karaköy’de… vapur geldi, boş ver sonrakine binersin; hüzün öyle esir alırdı ki benliğimi oturduğum banka yapışıp kalırdım. Hüzün, yani kimsenin seni uyandıramayacağı, bütün sorunlarını azar azar bağışladığın dalgınlık hali. Bir şehrin hüzün mekânları yok olursa ne olur? Şehrin kafası çalışmaz.
MUĞLAK ZAMAN
‘En kısa zamanda’ sözü sanıyorum ilk başlarda özel sektörün devlet bürokrasisine karşı kendini olumlayan mottosuydu. Değişiklik vaat ediyordu. Sonradan müşteri beklentisini teskin edici söz haline geldi. Günümüzdeyse daha çok belirsizlik… boş söz. En kısa zaman, bir zaman ölçüsü birimi değil. Walter Benjamin Moskova gezisinde seiçhas diye Rusça bir sözcük öğrenmiş. Şimdi ve burada anlamına gelen bu sözcük de her türlü geç kalmanın ümitvar ifadesiymiş. Aslında bahanesi.
İDEOLOJİ
Ezan, İstiklâl Marşı, Andımız, Kızıldere Türküsü vb. Bunlar ideoloji değil. İdeoloji yüksek sestir. Kısaca hoparlördür. Şu söz Hitler'in: "Hoparlör olmasaydı eğer asla Almanya'yı fethedemezdik." 1938'de Alman Radyosunun Kılavuzu'na yazmış bu sözü.
SAHİ?
Böyle söyleyince kendini daha açık sözlü mü hissediyorsun, yoksa canımı acıttığını bilerek bundan zevk mi alıyorsun?
EROTİK UTANÇ
Utanç kadının kendi arzusundan utancıysa tahrik edicidir.
PAZARLIK
Utangaç eli onun bedeninin mahrem yerlerinde küçük pazarlıklar yapıyordu. Şöyle de diyebilirim: utancın elinin dokunuşlarına bulaştırdığı tereddüt diğerinin her yerini mahrem kılıyordu.
HÜRMETİN BİÇİMLENDİRDİĞİ BEDEN
Hürmetkârın davranışları diğerini çabuk yaşlandırır. Hürmeti alanın bedeni tembelleşir, oturduğu yere çakılır kalır. Yürümek bile yakışmaz ona. Tarikat şeyhleri böyledir; yavaşlık ve sakarlık bedenlerini ele geçirir, olduğundan daha da yaşlı gösterir onları; bir nevi ölmekte olana hürmettir bu.
Annem kulağı büyük olanların ömürlerinin de uzun olduğunu söylemişti. Sonradan öğrendim, yaşlandıkça elastik yapısı bozulan kulağımız yerçekimi etkisiyle sarkarak uzuyordu zaten.
GENEL KÜFÜR
Toplumsal sözcüğünün bana faydası, insanlara küfrümü daha derli toplu yapma imkânı tanımasında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder