-Seni
özledim.
-Ben de….
Bu konuşmayı şehir değiştirmiş evden uzak birinin sevgilisiyle mutluluk yenileyen konuşması olarak düşünürseniz duygunun değeri düşer. Şöyle düşünün: Bu iki sevgili dargın, aylardır görüşmemişler. Ayrılıkta ikisinin de haklı sebepleri var. Ama objektif olalım, biri daha haklı. Haklılık terazisinin adil sonucu, daha haksız olan daha fazla özlüyor. Ve bir gün dayanamıyor söz ağzından çıkıyor (ağız metafor burada, söz parmaklardan çıkıyor, telefonda mesajlaşıyor). Ama artık dayanamadığını söylemiyor. O zaman sözün açılımını biz yazalım:
'Artık
dayanamıyorum, seni özledim.'
Özlemek diğerini de açık olmaya davet eden riskli bir sözcük. Diğerinden ben
özlemedim cevabı da gelebilirdi. Cevap diyoruz çünkü seni özledim gizli bir
soru cümlesi: Sen de özledin mi? Bu yüzden özlemin bir terbiyesi var;
duygu ham haliyle, artık dayanamıyorum seni çok özledim acaba sen de özledin mi olsa da söz diğerinin karşısına budanmış olarak çıkıyor. Seni özledim... bu kadar, bir protokol sözü.
Yukarıdaki diyaloğa kadar her şey belirsiz. Yani her biri kendi duygusundan emin diğerinin duygusundan kuşkulu. Aramamak kasten bu kuşkuyu diğerinde kronik hale getirmek değil mi?Belirsizlik iki taraf için de nadasa bırakılmış, hem kendini besliyor hem de özlemi. Ama özlem acı veriyor ve muterif rolü bir kişiye düşüyor.
-Seni özledim.
İnsan sevdiğini ne zaman özlemez? Elbette birlikte olduğunda.
Seninle birlikte olmak istiyorum sözünün seni özlemek istemiyorum anlamına gelmesi tuhaf.
Kadın ve
adam bunları konuşmadılar. Mesajlarını yazdıktan sonra beklediler.
Neden
beklediler diyorum ki?.. Olan biteni Tanrı gibi görmemi isteyen okuyucunun
emrine amadeyim burada. Buyurun:
Adam
kadının ‘Ben de’ sözüne baktı, bir daha baktı, sonra bir daha, telefonun ekranı
kararırken gözünden bir damla yaş düştü… içi öyle daralmıştı ki nefesini bırakırken mi yoksa alırken mi inledi anlaşılamadı
(Yazar-Tanrı’nın da anlayamadığı şeyler vardır). Balkon kapısını açtı, denizin sesi, güz rüzgârının yerde sürüklediği bir yaprağın sesi... o sesi duydu.
Kadın hemen yazmıştı ‘Ben de’yi. Bir duygu 911 hattı gibi cevval olabilir miydi? Üç noktayı koyarken imla kurallarına uyduğunun farkında değildi. Başparmağının ekrana yaptığı baskıydı bu, sevincine başparmağının tempo tutması. Hatta bir fazlası, art arda dört nokta. Evde biri vardı, kadın tam hıçkıra hıçkıra ağlayacakken odanın kapısını kapattı.
Adam, yine olmayanı özlüyordu şimdi, sevdiğine sarılmayı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder