11 Temmuz 2017 Salı

Taşınmak




Taşınıyoruz.

Birçok kitap birbirine karışmış, kitaplık almıyor, yer dar falan. İşin en zor kısmını yapıyoruz kızımla. Kitapların tozunu alıp konularına ve yazarlarına göre tasnif ediyor sonra koliliyoruz (Microsoft Word altını kırmızıyla çizdi iyi mi, kolilemek diye bir sözcük yok dağarcığında).

Üç ile dört bin arası kitap. Tek tek tozunu alırken saymaya başlasaydım ya! Neyse unutmayayım, diğer eve yerleştirirken sayarım. Tozunu alma faslını dış kapının eşiğinde ayakkabı fırçasıyla yapıyorum. Eğlenceli bir tarafı var, fırçayı vuruyorsun tertemiz. Bazı kitaplarım rutubetlenmiş. Tozlanmasalar daha da rutubetlenirlerdi, yanlış mı düşünüyorum? 

Neme lazım güzel kitaplar okumuşum.

Okuduğum kitaplar yeniden elimden geçerken geçmiş zamanla ilgili tuhaf bir ilişki kuruyorum şimdi. Marx’ın iş makinelerine ölü-emek demesi gibi, kitaplar da ölü zamanım benim. Her biri için saatler harcamışım; işte önümde duruyor, kitap o zamanın donmuş hali: Marc Bloch’un Feodal Toplum’u 2007’nin Eylül’ünde basılmış, ama ben 2008 yaz tatilinde okudum. Hatırlıyorum benimle deniz kıyısına gitti geldi bu kitap, sayfaların arasına kum tanecikleri gizlenmiştir belki, hayır silkelemeyeceğim, orada dursunlar. Bir haftanın, bilemedin on günün donmuş hali. Buzullarda sondaj çalışması gibi bu donmayı aşamalandırabilirim: Kitabın sözünü ettiği zaman, yazarın yazarkenki zamanı, benim okurken yaşadığım zaman… hepsi bir kitap. Kitaplara bakarak kendime geçen zamanla ilgili kerteriz noktaları belirleyebilirim. Ama durun o kadar yaşlanmadım daha. Geçen zamanı yeniden yaşayarak zaman kazandığını sanıp zamanı tüketmek; yani aklımdan zorum yok.

Kitaplar benim mülküm de. Kitaplarım olduğu müddetçe asla proleter değilim. Onlar benim kaybedecek şeylerim. Memlekete kızıp başka yere göçemem, onlar gerçek ayak bağım. Kitaplar mülkün iki türünü de karşılıyor; hem gayrimenkul hem de menkul. Kitaplığı duvara sabitledin mi gayrimenkul. Bu düz anlamı. Metaforu gösterişe dayanıyor… entelektüel yatırım. Okumuş olmamdan söz etmiyorum; okumuş olmamın göstergesi olarak elimin altında bulunmaları önemli… beni tanımlayan bir şey, doğrudan kişiliğime sirayet ediyor. Zenginin gardırobu gibi; sadece övünmek için değil, imrendirmek için de orada. Hadi kendime karşı bu kadar kıyıcı olmayayım, kötü huylarıma karşı uyanığım ben…

Kitaplarla bu gayri menkul ilişkim üç kez kesintiye uğradı. Üçünde de göçer haldeydim. Öğretmen olduktan sonra istikrara kavuştum. Kitaplar aldıkça yığıldı, mekanı muhkem kıldı; tam on yıldır bu evde oturuyoruz, şimdi başka bir eve taşınıyoruz. Ve oradan da kimbilir ne zaman ve nereye? kimbilir ne zaman kendi evimize taşınacağız. Şimdiden o taşınmanın gailesi de geldi oturdu omzuma.

Kitaplarımın menkul değeri kötümserliğimle ilgili. Bir gün parasız kalırsam kitaplarımı satarım diye satırların altını kasten kurşun kalemle çiziyorum. Kolayca silebileyim diye. Çünkü çizili kitapların değerinin düştüğünü biliyorum.

Bir gün dünyanın tüm kitaplarını içine alan ve kendini güncelleyen e kitap tabletlerimiz olacak  ve Çince yazılmış bir kitabı anlık çeviriyle kendi dilimizde okuyabileceğiz. O zamana selam olsun.


Peki donmuş zamanı ne yapacağız?


1 yorum:

  1. En çok da Selda için... Çünkü o bizim o zamanlar bile nice yazardan bile daha okur olduğumuz yıllara götürüyor bizi...

    Yüreğine selam olsun değerli dost.

    YanıtlaSil