‘Ringte birbirine sarılan iki boksörün yakınlığı…’(*)
Genç, yabancı bir yazarın kısa hikâyesinden aklımda kalmış bir söz...
Bu sözü bir yerde okudum, hâttâ altını çizdim. Bende derin çağrışımlar yarattı; ama aradım taradım ilgili yazıyı bulamadım...
Genç, yabancı bir yazarın kısa hikâyesinden aklımda kalmış bir söz...
Bu sözü bir yerde okudum, hâttâ altını çizdim. Bende derin çağrışımlar yarattı; ama aradım taradım ilgili yazıyı bulamadım...
Müthiş şefkatli bir yakınlıktır o; daha önce defalarca izlediğim
sahneleri gözümde canlandırmama yetti.. yorgun iki boksör birbirlerinin kollarında
dinleniyorlar, sarılıyorlar, biri diğerinin bedeninden destek alıyor, soluğunu
duyuyor, kalp atışını dinliyor, belki de rakibinin kalp atışını kendisininki
sanıyor. Seyircilerin uğultusu olmasa, hakem araya girip dürtmese daha da
uzayacak bu yakınlık yeniden kavgaya dönüyor. Aşağılık seyirci! Her seferinde
nifak sokar… Oysa dövüşen iki boksörün bitkinliği bir an bütün bahisçi, milliyetçi, fanatik vb seyircilerin kendi aralarındaki bağdan daha sıkı bir ortaklık yaratmıştı işte. O bir an dünyadaki olası huzurun da eğretilemesi değil miydi?..
Cephede savaşan askerlerin arasında bir an ateşkes olur ve
birbirlerine sigara yiyecek falan atarlar… Çok vardır bunun örnekleri...
Savaşan askerler arasındaki ilginç bir dayanışma 31 Aralık1942 yılbaşı gecesi
Stalingrad Çarpışmasında yaşanmıştı, Rus aktör ve müzisyenler kuşatılmış
şehirdeki askerleri eğlendirmeye geldiklerinde, kemancı Mikhail Goldstein
(Yahudi) siperlerde askerlere tek kişilik bir konser verdiği zaman:
“Çaldığı melodiler hoparlörlerden
Alman siperlerine ulaşınca atışlar birden kesildi. Ürpertici sessizlikte müzik Goldstein’ın
yayından dökülüp aktı.
“Bitirdiğinde, dingin sesizlik
Rus askerlerinin üzerinde asılı kaldı. Başka bir hoparlörden, Alman bölgesinden bir ses bozdu
büyüyü. Bozuk bir Rusça ile yalvardı ses: ‘Biraz daha Bach çal ateş
etmeyeceğiz.’
“Goldstein yayını eline alıp
Bach’tan hareketli bir gavot çalmaya başladı.” (William Craig’den aktaran Zizek)
Soğuk gecelerde birbirlerine pusu atan, uykusuz ve aç kalan,
üşüyen yoksul Türk ve Kürt gençleri, başlarında komutanları olmadan emirsiz,
bayraksız, vatansız bir tampon bölgede karşılaşsalar… Bir kavram nasıl oluyor
da bütün olası tampon bölgeleri de işgal edebiliyor: Dünya vatanların işgali
altında…vandal "vatanseverler" nasıl da uğulduyorlar...
Gerçek acıyı ölenlerin yakınları yaşar. Öfke ve intikam
duygularıyla bir araya gelen çığırtkanların yakınlığını sağlayan duygu acı
değil hazdır! Kütle olmanın hazzı, bir şey olmanın hazzı, kendini kalabalıkla
olumlamanın hazzı, yastan herkese bulaşmış ciddi mimiklerle kendini önemsemenin
hazzı... Bu duygusal adaletsizlik savaşı kışkırtan, sürdüren temel etkendir...
(*) Nihayet yazarı hatırladım, Amerikalı 1970 doğumlu Dave Eggs. Kaza adlı öyküsünün sonu: "Her şeyin belirginleştiği bir anda, boksörlerin birbirlerini incitmeyi çok istedikleri halde neden başlarını rakiplerinin omzunda dinlendirebildiklerini sonunda anlıyorsun, yorgun sevgililer gibi nasıl olup da birbirlerine yaslanabildiklerini, bir anlık huzur için şükrettiklerini."
(*) Nihayet yazarı hatırladım, Amerikalı 1970 doğumlu Dave Eggs. Kaza adlı öyküsünün sonu: "Her şeyin belirginleştiği bir anda, boksörlerin birbirlerini incitmeyi çok istedikleri halde neden başlarını rakiplerinin omzunda dinlendirebildiklerini sonunda anlıyorsun, yorgun sevgililer gibi nasıl olup da birbirlerine yaslanabildiklerini, bir anlık huzur için şükrettiklerini."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder