Kitty Genovese
Geçen hafta sonu bir polisiye belgesel
izledim. Amerika suç tarihini anlatan filmlerden biri. Katil, kurban, gizem, soruşturma ve çözüm… Kafam bir yerlere takıldı, dün yeniden izledim.
Kitty Genovese 1964’te geceleyin
NewYork’ta evine yakın bir sokakta uğradığı bıçaklı saldırıda civarda oturan en
az otuz sekiz kişinin olaya tanık olduğu halde yardım çağırmamaları yüzünden
ölmüş.
Haberin sunuluş biçimi bu.
Dikkat edilirse burada sadece saldırgan
değil, cinayet esnasında kılını kıpırdatmayan otuz sekiz tanık da ölümün nedeni
arasında sayılmış. Zaten cinayetin iki aşamada gerçekleşmesi bunu anlamamızı
sağlıyor. Saldırgan ilk bıçağı sapladığında Kitty tüm sokağı imdat çığlığıyla
inletiyor ve onu herkes duyuyor. Çığlığın şiddetinden mi, yoksa tanıklardan
birinin pencereyi açmasından mı saldırgan kaçıyor. Ama kimse Kitty’ye yardım
etmeye gelmiyor, telefon açıp yardım çağırmıyor. Yaralı Kitty yardım çığlığı
atmaya devam ederek can havliyle bir sokak kadar yürüyor. Diğer sokakta
arabasında oturan katil otuz beş dakika sonra kimsenin kendisine müdahale
etmeyeceğini anlayınca geri dönüyor, yarım kalan işini bitiriyor, Kitty’yi defalarca
bıçaklıyor ve tecavüze yelteniyor.
Haberi bu skandal karakteriyle ertesi gün
manşete taşıyan The NewYork Times, henüz ele geçmeyen katil, ya da ölen kız
hakkında tek bir bilgi vermezken 38 tanığın “izleme” hallerini imgeleştiriyor, bir eşkal haline getiriyor: Diğerkâm olmayanların
eşkali. Bu eşkali tasvir edebiliriz: olaya müdahil olmamaları, yardım etmemeleri
bir yana; asıl yardım çağırmamalarıyla kafamızda resmi çizilen sinirleri
alınmış künt bir topluluk.
Kim bunlar? Basında geçen bir isim, bir fotoğraf yok.
Bir durum. Dünyaya kayıtsız bu bencil insanlar nasıl olmuş da bir araya
gelebilmiş?
Bencillik tek tek bireyleri birbirinden ayrıştırırken suç mahalli onları
bu kez ortak davranışın içinde toplu gösteriyordu. Soyutlamanın ön yüzü tecritse arka yüzü tümevarımdır. Bu soyutlamayı diyelim sosyologlar yapar. Ama bu kez kamuoyu
kendine karşı yapıyor. Olayın özgünlüğü (haber değeri) de tam burada zaten. Bu
soru konunun sürekli gündemde kalmasını sağlıyor, çünkü bir gizem yaratıyor.
Bütün iş gizemi muhafaza edebilmek. Somut durumun somut nedenlerini bulup
çözümlemektense sorunu insanın içine düştüğü ahlâki bir yoksunlukla askıda
bırakmak gizemin ömrünü uzatıyor. İnsanlar kendi aralarında fısıltıyla makul
nedenler arıyorlar. Mesela Nazilerden kaçmış kollarında Yahudi damgası bulunan
mahalle sakinlerinin sırf resmî soruşturmaya uğramamak için olaya
karışmadıkları söyleniyor. Bu akıl yürütmenin yargısı peşinden geliyor: 'Ama daha önce toplumun duyarsızlığı yüzünden
katledilmiş bir halkın asıl diğerkâm olması beklenmez miydi?' Sorular soruları
getiriyor. Verili bir olgu mutlak gerçek kabul edilince sorular bu gerçeğe
toslayacak biçimde yeniden dizayn ediliyor. Bir kurgu. Bu kurgunun
mimarlarından A. M. Rosenthal hikâyeyi mahvedeceği gerekçesiyle tanık
ifadelerine hiç yer vermiyor. The NewYork Times’ın otoritesi tüm ulusal medyaya editörlük yapıyor. Haberin
verilişi herkese diğerkâm olma imkânı bağışlarken şunu telkin ediyor: onlar
öyle ben değilim. Bir arınma fırsatı.
Bu haber diğer basın organlarında
tv’lerde aylarca, yıllarca yayınlanıyor, okullarda sosyoloji ders kitaplarında
okutuluyor. Olay sonradan acil arama hattı 911’in kurulmasına giden bir misyon
bile ediniyor.
Bütün ABD medyası The NewYork Times
öncülüğünde otuz sekiz imgesine karşı bir diğerkâm projesi başlatıyor.
İdeolojinin diğerkâm ayağının ilk etkisi:
Hiç kimse bu otuz sekiz tanığın gerçekliğini sorgulamıyor.
Kitty Genovese’nin ölümünden kırk yıl
sonra (2004) The NewYork Times olayı yeniden ele alıyor, bu otuz sekiz tanığın
haber edilişi hakkında bir takım kuşkular beliriyor. Acaba Kitty’nin komşuları
bu kadar duyarsızlar mıydı? Kırk yıl önce yazdığı gibi olaya kayıtsız kalıp yataklarına
mı dönmüşlerdi?
Hayır, aslında tanıklarla kimse konuşmamıştı! Kitty’nin küçük erkek kardeşi Billy 50 yıl sonra olayın yeniden peşine düşüyor.
Hayır, aslında tanıklarla kimse konuşmamıştı! Kitty’nin küçük erkek kardeşi Billy 50 yıl sonra olayın yeniden peşine düşüyor.
İlk soru, otuz sekiz tanık nereden çıktı?
Billy dava zabıtlarından başlıyor. Oysa
tanık olarak ifadesi alınan sadece yedi kişi var, bu yedi kişiden sadece biri
sağ ve 86 yaşında. Kitty’nin kapı komşusu bir kadın. Saldırgana ikinci gelişinde kapının eşiğinde müdahale eden kadın; Kitty onun kollarında ölüyor. Tanıklardan başka bir kadın polisi aradığını söylüyor, polis kadına olaydan haberdar olduğunu
daha önce olayın ihbar edildiği cevabını veriyor. Yani yardım çağrılıyor! Öte
yandan mahalle sakinlerinin büyük bir çoğunluğu olaya gözle değil kulakla tanık
oluyorlar. Ve çoğu insan bu olayı bir adamla karısı arasında geçen sarhoş
kavgası sanıyor.
Meğer otuz sekiz tanık sayısını ortaya
atan basınmış!
Billy Genovese’nin belgeselde
sormadığını biz soralım şimdi: Toplum acaba bu otuz sekiz duyarsız insanın
varlığına inanmaya neden bu kadar eğilimliydi?
Çünkü diğerkâmlık her şeyden önce bir
iletişim biçimi. Yani bir grup insanın diğerkâm olmamaları üzerinden gösterilen
öfkeyle işe başlayan iletişim diğer insanlara bedavadan erdemli tarafta olduklarının
güvencesini dağıtıyor.
Bir kere cinayetin genel karakteriyle
duyarsızlığın lokal hali birbirinden ayrışmıştı. Polis, yardım durumunda
kendisine ulaşılması gereken bir güç olarak orada hazırdı. Birtakım
vatandaşların duyarsızlığı polisin elini güçlendirecekti. Nitekim Kitty’nin
ölümünden beş gün sonra katil sivil bir “zenci” tarafından yakalanmasına rağmen
polis tarafından yakalanmış gibi lanse edildi. Kahramanımız zenci, katil zenci
Winston Moseley’i bir zenci mahallesinde televizyon çalarken yakaladı. Üstelik
televizyonu başka birinin evinden çalıyordu, yani kahramanımız olayı "izlememiş" ve anında müdahale etmişti. Sorgu sırasında Winston'un katilin profiline uyduğunu fark
eden bir polis onu itirafa zorlamış ve başarmıştı. Elli yıl sonra kahraman
zencinin hayatta olmadığını öğrenen Billy, onun oğluyla görüşmüştü. Oğlu
babasının kahramanlığını gurur duyarak anlattı. Billy kahraman zencinin oğluna
teşekkür edince, zenci oğul şimdiye kadar babam için kimse teşekkür etmedi
dedi.
Winston Moseley
Bu bize neyi gösteriyor?
Diğerkâmlığın maniple edilebileceğini.
Öldürülen Kitty’nin kardeşi Billy Genovese
(meşhur suç ailesi Genoveselerle ilgisi yok) olaydan iki yıl sonra 18
yaşındayken gönüllü olarak Deniz Kuvvetlerine yazılıyor ve Vietnam’a gidiyor.
Vietnam’da iki bacağını kaybediyor. Vietnam’a gidişini anlatırken şöyle diyor
Billy: “Bu hikâyeyi gerçek kabul eden ve ona göre davranan bir ortamda büyüdüm.”
Billy’nin söyleyemediğini biz
tamamlayalım: Diğerkâm olmayanlar yüzünden öldüğünü sandığı ablası için
diğerkâm duygularla savaşa katılan Billy iki bacağını "feda" ediyor.
Billy Genovese
Bu diğerkâm ideolojisi her daim sesleniyor:
Bak şurada katliamlar oluyor, bak şurada çocuklar ölüyor…
Bir diğer asli duygu İNTİKAM… Hollywood’un
asla terk etmediği bir duygu…
The Witness intikama karşı bize Derrrida’nın bağışlanamayacak
olanı bağışlama anının örneğini de gösteriyor. İzleyin derim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder