ERMENİ
DÜŞMANLIĞI
Neden Ermeni düşmanlığı Rum ya
da Rus düşmanlığından farklıdır? Neden hakaret ve küfür Ermeniler üzerinden daha çok edilir? Ölçü, "ihanet" ve saldırganlıksa Ermeniler son sırada olmalı. Başka
bir şey var... kolay katledilmeleri (sahipsizler); sonrasında da katledilmiş
olmaları. Ermenilere karşı ırkçı nefret katledilmelerinden önce başlamadı bence,
katledilmelerinden sonra başladı (kendinden tiksintiyi de kamufle eder biçimde;
çiftanlama dikkat: Öldürülebiliyor, o halde öldürebilirim)… Naziler de
Yahudilerden asıl katletmeye başladıklarında nefret ettiler. Ölümü hem diğerinin
ölümü olarak izlediler hem de en ufak tereddüt göstermeden beden bulmuş
formuyla ölümü cezalandırdılar; ne vicdan, ne merhamet… ölüme karşı bu tür
yabancılaşma olası suçluluk duygusunu da cezalandırıyordu. Schindler’in Listesi’ni
hatırla… Yahudiler öldürülürken hiç gıkı çıkmaz. Mukavemetsiz ölürler. Diğerinin
ölümü kabullenmesiyle, berikinin cezayı veren cellat rolü arasındaki düzen
ancak ırkçı nefretle sağlanır.
Bir de ırkçılık eşitlik ihtimali
üzerinden başlangıç yapar. Zencileri köle olarak çalıştırırken Güneyliler henüz
ırkçı değildi. Irkçılık diğerinin özgürlük imkânından sonra başladı.
DÜĞÜNÜN
SON DAKİKALARI
İçkiler içilmiş, oyunlar oynanmış,
herkes yorgun. Herkes masasına çekilmiş. Meyve tabağında son üzüm taneleri… son
elma dilimleri, suyunu vermiş, rengi paslanmış. Son çiğnemeler. Derken bir
şarkı başlıyor: 'Benzemez Kimse Sana.' Kimi bağırarak eşlik ediyor şarkıya, kimi
belli belirsiz mırıldanarak. Ve herkes kendi ‘Benzemez Kimse Sana’sına
dalmışken şarkı da bu duyguyu anonimleştiriyor. Herkesin 'Benzemez Kimse Sana'sının ortak özelliği orada namevcut olması; ikinci tekil şahıs söylendiği halde gönüllerde üçüncü tekil şahıs olması... demek istediğim düğünün bu son
dakikalarında herkesin ‘benzemez kimse sana’sı nasıl son derece tekil bir anlama
geliyorsa o kadar da çoğul. İlginç olan bunun bir düğün ritüeline dönüşmesi…
hakikaten ya, benzemez kimse sana; ama bunu koro halinde söylemek istemedim.
YİNELEME
Kâmil Koç’un muavini otobüsün önünden
arkaya doğru tek tek her yolcuya ‘Su ister misiniz?’ diye soruyor. Nazik ve usanmış. Bazen ‘Siz ister misiniz?’ diyor bazen de sadece ‘İster misiniz?’
Bunu cam kenarında oturanlara söylüyor. Acaba yinelemeden kurtulmak için mi? İkramın su olduğu aşikâr, cam tarafında oturanın bunu anlamaması imkânsız; ama
buradaki sözcük tasarrufu yolcuya hürmet değil; muavinin yinelemeden kaçış noktası. Yineleme yine var ama en azından bir çeşitlilik
içinde.
ZAMAN
Bekleme (veya beklenti) olmayınca zaman
yoktur.
HAFIZA
Yanomamölerde ‘gerçeğe sahibim’ demek
diğerinin hafızasına sahibim anlamına geliyor. Eskilerde sözlü kültürün yazılı
kültüre benzer bir işleyişi olmalı. Bilge kişi hatırlayan kişiydi de. Bunun
doğrusu ne sorusunun cevabı için o kişinin hafızasına başvuruluyordu. Bilge
kişi hafıza yarışmasının birincisi değildi, diğerlerinin hafızasına sahip
kişiydi. O kişi belirlendi mi, diğer bütün hafızaların kerteriz noktası
kendiliğinden oluşuyordu. Al bunu Yunus Emre’nin ilahi aşkına uygula. İlahi
aşk, yasak aşkı gizleyen ikame aşk olabilir. Kaynağında öyle olmasa bile dilden
dile aktarımında.
Resim, Edward Hopper
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder