Sabah haberlerinde Hindistan’da
yapılan dünyanın en uzun heykelinin açılışı haberini duyunca, diş fırçamı
ağzımın içinde unuttum devasa demir bloğun yüzüne yavaşça yaklaşan kamerayı
takip ettim. Kendimi Hindistan’ın kurucu önderi Gandi’nin yüzüne hazırlamıştım.
Hayır değildi, heykel Gandi ve Nehru’dan sonra üçüncü adam diyebileceğimiz
Sardar Patal’a aitti. 31 Ekim onun doğum günüymüş. Nüfus kaydı tutulmamış, yani
bu gerçek tarih değil. Ama insanların tarihe
ihtiyaçları var. Dişimi fırçalamaya devam ettim.
İlgili
kişi bizdeki ‘serdar’ yani önder, başkomutan anlamına gelen adını sonradan
almış. Sürece dikkat: Anlamın özel ad olması, özel adın yeniden anlam olması!..
Bu
heykel büyüklüğünün ikircikli anlamı üzerinde durulabilir. Ama ben
durmayacağım. Sonra diyeyim…
Neyse
değinip geçeyim. Birinci anlam Sardar Patal Gandi’den büyük (sembolik anlam),
ikinci anlam dünyanın en büyüğü (burada Piaget’nin çocuklarda işlem öncesi
dönem diye 2-6 yaş aralığı zekasını tanımladığı bir tür animizm dili baskın).
Neden
Gandi değil de Sardar Patal?
Kısa
bir araştırma yaptım. Sardar Patal Gandi’den farklı olarak Hindistan’ın
birliğinde Pakistan’ın ve Bengladeş’in ayrılmasına karşı bir tavır ortaya
koymuyor, daha çok Hindu milliyetçisi tavrı içinde. Bu yüzden vaktiyle
kendisine Hindistan’ın Bismark’ı denmiş. Tabi Bismark’a Almanya’nın birliğini
sağlayan kişi diye düşünürken cümleyi bunu zorla yapan kişi diye de bütünlemek
gerekiyor.
Heykelin
ikinci anlamından umulan şiddet…
Bununla
heykeltıraş Zubar Tsereteli tarafından Moskova’da yapılan 1. Petro heykeli
arasında bir koşutluk kurulabilir. Bir zamanlar Sivriada’ya (namı diğer
Hayırsızada) yapımı düşünülen Mevlana heykeliyle de…
Havaalanlarının
büyüklüğüyle de...
Milletler,
millet olarak tahayyül edilme formatında kaldıkları sürece Piaget’nin somut
işlem dönemini aşamıyorlar.
Ağzımı çalkaladım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder