Çocuklar öğrenirlerken sanıldığı
gibi beyinlerinin boş olan kısımlarını doldurmazlar. Öğrenmek temiz kâğıda
(tabula rasa) yeni şeyler yazmak gibi görünse de durum tam tersidir.
Öğretmenlik hayatım boyunca bunu bol bol gözlemledim.
Mesela ilkokul birinci sınıfta sesli harf önde ‘el…al’
hecelerini çocukların büyük bir çoğunluğu kolayca okurken hemen akabinde sesli
harf sonda ‘le… la’ hecelerini çok azı okur. Bu geçiş harflerin düzgün
yazımından ve harflerin çıkardığı sesleri öğrenmekten
hem daha zordur hem de daha uzun zaman alır.
Geçen hafta Matematik dersinde (ikinci sınıf) basamak değerlerini öğretiyordum. Onlar basamağı
7, birler basamağı 2 olan sayıyı yazınız. 72… Evet doğru, aferin! Şimdi de
birler basamağı 3, onlar basamağı 7 olan sayıyı yazınız. 37. Yanlış! Tüm
öğrenciler aynı hatayı yapmıştı. Neden? Rakamların soldan sağa yazılış
sırasıyla, basamakların söyleniş sırasındaki düzeni değiştirmiştim. Öğrenciler
hep beraber hızlı düşünme tuzağına düşmüşlerdi (aslında hız telaşından ötürü
düşünememişlerdi). Yine de 'neden' sorusunun cevabı bu değil (bunu açmam lazım; sonra).
Bu neden sorusunu öğretmenler
genellikle kendilerine yöneltmezler. Çocuk nihayetinde doğrusunu öğrense bile,
hayatına ‘kendi öğrenme sürecini’ öğrenmeden devam eder.
Piaget bu tür yanlış öğrenmeyi
‘asimilasyon’ kavramıyla açıklar. Asimilasyon yani; yeni bir şeyi, zaten yaygın
bir şekilde nesneleri daha önce tanıdığımız bir modele göre algılama eğilimi.
Çocuklarda olan bu eğilim
büyüyünce değişiyor mu? Asla, daha da katı hale geliyor.
İnsanlar
“anlamama” istasyonunda fazla kalmıyorlar, her yeni durumu hazırda algı
modellerinden birinin içine yerleştirerek –dolayısıyla yeni durum algılarına
intikal etmeden eskiyor, kendilerini anlamış sayıyorlar- ya da aman sen de
deyip durumu önemsizleştirerek hemen başka istasyona geçiyorlar; her ne olursa olsun konunun
önemsiz olduğu gibi genel bir anlama türü de buradan doğuyor… (ya da anlamayı
erteliyorlar, şahsen ben bu türe giriyorum). Harcıalem algılama sosyal bir
eğilim. Fizik yasası gibi. Pedagojide beynin disipline edilmesi de bu zeminden
geçiniyor. Öte yandan öğrenme süreci ancak bir algı modelini kırarak
ilerleyebiliyor. Çocuklarda öğrenmenin açmazı bu…
Artık gönül rahatlığıyla şunu
söyleyebilirim: İnsanlar sınıfsallıktan önce daha kökten biçimde ikiye
ayrılıyor: Anlamaya açık olanlar ve anlamayanlar.
Anlamak için dikkat kesilenlere: Hoşgeldin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder