16 Haziran 2020 Salı

Ayakkabı Boyacısı




Ayakkabı boyacılarının modernleşmeye katkısı…

Ayakkabı boyacılığı en düşkün işlerden biri, buna rağmen onu koruyan şey -özellikle çocuklarda- hür teşebbüsün ilk adımı sayılması. Patronu olmamak, kendi başına ayakta durmak gibi. Her ayakkabı boyacısının trajik, ama taklide de dayanan bir öyküsü vardır. Bazen sonradan zengin olan biri aynı trajediyi bu kez biyografisine çeşni katmak için kullanır. 20. yüzyılın başlarında Türkiye modernleşmesinin insanlara verdiği çok küçük bir ihtimalden çok güçlü bir öykü yaratma imkanıdır bu.


Öte yandan ayakkabı boyacılığının modernleşmeye hiç hesapta olmayan başka bir katkısı daha vardır: Kadının sokağa çıkması ve erkeklerle birlikte görünmesi... modernleşmenin başlangıçta çok agresif bir hamlesidir bu.  Ayakkabı boyacısı bu agresif hamleyi yumuşatıyor, oryante ediyor. Nasıl?



Bir ayakkabı boyacısı aşağıda olandır. Topoğrafik olarak aşağıda, insanların ayaklarıyla uğraşır. Boyun eğmenin mesleki şekli, terzi kendi söküğünü dikemez atasözünün tecessüm halidir. Fotoğrafta ayakkabı boyacımız yalınayak. Kimse kadınların ayakkabısını boyayan yalınayak birini kıskanmaz.

Böyle bir ayakkabı boyacısı modern bir kadın karşısında hadımdır.

Fotoğraf bu topraklarda geç kalmış modernleşmenin kadınlar arasında kurduğu hiyerarşiyi de gösteriyor bize. Ortada olan kadın ayaklarını bankın altına sokmuş elleri kız oğlan kız, bizden tarafta olan kadın sanki fotoğrafın çekildiğine son anda uyanmış gazeteyi yüzüne siper etmiş. Sağ baştaki kadın lider, ayağını uzatırken rahat, ama bu rahatlığı ona tanıyan kendi cüreti değil, ayakkabı boyacısınının erkekliğini iptali; cinsellikten arınmış gamsızlığını boyacıdan elde ediyor. Kadının erkekle temasının meşru anı. Arkadaki yaşlı kadının ağır tesettürü öndeki kadınlarla kontrastı artırıyor. Modernleşmeyi vurgulayan bir şey bu.

Kadın iskarpin giyince kendi mahallesinden öte mahalleye gidebilir. İskarpin harici giysinin temel ekipmanıdır.

Tek bir banka sığabilecekken ayrı banklarda oturan iki adam henüz ortada koronavirüs yokken sosyal mesafeye dikkat ediyorlarsa bu onların birbirine yabancı olduklarını gösterir ki tam da modernizm budur işte; ama yadırgayıcı bakışları onları ister istemez yakınlaştırmış, gözlerini göremesek de bakış tüm bedeni ele geçiriyor; beden başka bir bedene karşı tümüyle kem bakış oluyor. Modernleşme burada biraz tökezler.

Bir başka resim yine aynı yıllarda lostra salonunda yan yana oturmuş kadınları gösteriyor. Aralarında erkek yok ama erkeklerin olduğu bir ortamdalar. Başları açık, giyimleri ve rahat tavırları daha üst sınıftan olduklarını gösteriyor. Boyacı erkeklerle bir arada olmalarını sağlayan da bu sınıfsal zıtlık. Karşı cins olmak karşı sınıf olmanın gölgesinde önemsizleşmiş. Boyacıların başları öne eğik, hem yaptıkları işin gereği hem de işe sadakatlerinin. Terbiyeli olmak nötr olmak anlamına geliyor. 




İşte bu topraklarda modernist sürecin 1930'lardan donmuş iki hali.


(Fotoğraf Atilla Bülbül'den https://www.facebook.com/groups/eskiistanbulfotograflari/?fref=mentions)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder