'Keloğlan
iş bulmak için (1) uzak kentlere gitmek istediğini söylediğinde annesi ona yol
harçlığı olarak bir kese altın verir. Bir de öğüt:
Buraya kadar özet geçtiğim ve geri kalanını anlatmaya gerek duymadığım bu masal ilkokul 3. sınıf Türkçe kitabında yer alıyor.
Çocuklardan
biri masalı sesli okurken onu durdurdum ve bütün öğrencilere sordum:
(Burada durdum, monolog başladı.)
Bu paradoks nasıl aşılır? Ama bir şey hatırlatırım, paradokslar yanlış kurgulandığı için paradokstur. Harami, Keloğlan’ın param yok cevabına karakteri gereği sevinirdi, soygununa ahlaki bir gerekçe bulmuş olurdu: Neden yalan söylüyorsun bak paran varmış işte! Bu durumda soygun sanki yalanın cezalandırılması biçimini alır. Tabi Haramilerin reisinin ‘Paran yok deseydin de sana inanırdık’ deyişinin palavra olduğunu biliyoruz. Keloğlan’ın doğru cevabı, size verecek param yok, size paramı vermek istemiyorum olmalıydı. Masalda yalan söylememe (veya doğru söyleme mecburiyeti) zayıf tarafın üzerine kalan bir şey; yalan söyleme potansiyelini gücü elinde bulunduran diğerinin alanı olarak üretiyor. Masal, bildiğimiz saf-kurnaz Keloğlan’ı çarpıtarak devamında haramileri hizaya sokan bir “dürüstlük” timsaline çeviriyor güya. Diğerinin ne demek istediğini anlamadan ve deşifre etmeden doğru cevap vermek mümkünmüş gibi. Türkiye politikasında ‘niyet okumak’ deyiminin haksız biçimde olumsuz anlamda ve yaygın kullanılmasının nedeni de budur. Doğru diğerinin niyeti karşısında aldığınız pozisyonun ta kendisidir. Haraminin dolayımını da ifade eden paran var mı sorusuna, düz anlamıyla karşılık veren Keloğlan bir yanlış anlamanın kurbanı değil, elindeki doğruyla ne yapacağını bilmeyen birinin yalnızlığı aslında. Bu tür kıssaların (veya masalların) çocuklara ahlaki bir ders olarak okutulması ciddi bir sorun: Her ne pahasına olursa olsun yalan söylememe, birinin diğerine vereceği öğüt değil. Burada ahlaki sorun; bu sözün, bu sözü söyleyenin dilinde otomatikman bir düstur haline gelmesi. Telif hakkı kendisine aitmiş gibi sözden güç devşirmesi… Benim düsturum şu: ne olursa olsun dilindeki yalanı yakala.
(1) Türk Altay mitolojisinin kahramanlarından olan Keloğlan'ın dilden dile anlatıldığı dönemlerde insanlar iş bulmak için başka kente gitmezlerdi, bir yerden bir yere ticari mal götürüp getirmek için giderlerdi. Bu melezleme Arap masalı figürü olan Kırk Haramilerin Keloğlan'la yollarının kesişmesinde de var.
Bence de böyle şeyler okutulmamalı çocuklara. Tam soylediniz, nedense erdem zayıf tarafın üzerine kalıyor hep.
YanıtlaSilGüçlü tarafın da bir erdemi var: alçakgönüllülük, erdemlerin en sahtesi... lütfedip diğerini kaale alan. İyi de neden güçlüye düşüyor bu? Bence eş anlamlı kullanılan mütevazı olmakla arasında bir ayrım yapmak gerekiyor. Mütevazılıkta kendi zayıflığını göstermekten kaçınmayan, haddini bilen bir lütuf var... İki zayıf arasında kurulan özdeşlikten hasbıhale giden yol... Yorumunuz için teşekkürler.
YanıtlaSil