18 Nisan 2023 Salı

Mami Dede

 


Bir gün köyüne döndü tek başına yaşamaya başladı.

 

Ev diye kaldığı bir damdı aslında. Kapısı açıktı, kafamı uzattım, girişte piknik tüpün başına çömelmiş çay demliyordu. Belki ellerinden vücuduna yayılan sıcaklık işini uzatıyordu. Selam verdim. “Merhaba Hocam.” dedi. İçeriye doğru karanlıktı. Karanlık, küçücük kerpiç evine bir derinlik vermişti. Penceresi yok muydu? Sormadım. “Otur” dedi, yerdeki tabureyi duvar dibine itti.

 

Mami dede diyorlardı. Hayattan yorulmuş, yaşı unvanını ele geçirmiş bir Alevi dedesi. Sürekli üşüyormuş gibi bir hali vardı, bir de insanı tersleyen acısı. Güldüğünü hiç görmedim, nezaketen bile olsa gülmezdi. İnsanlar iki tarafın da beklentisi olduğu için gülerler. Mami dede beni gülmemeye alıştırdı.

 

“Demek burada yaşıyorsun,” dedim. “Ne yaparsın Hocam.” dedi. Kendini anlatmaya hiç hevesli değildi, derisi incelmiş kahverengi ellerinden gözümü alamıyordum, bileğine doğru mor cılız damarlarından... Akşamları komşulardan birine yemeğe gidiyor, ısınıyor gece evine dönüyordu. Gördüğüm kadarıyla sobası yoktu. Gözlerim karanlığa alışınca fark ettim holün dibinde bir yatak yığını. Sanki ölmeye gelmişti buraya.

 

Başkasından duydum, hanımı geçen yıl ölmüş. İstanbul’da çocukları varmış ama onların yanında fazla kalamamış.

 

Üç yıl sonra sömestr tatilinde Haydarpaşa’dan Kars trenine atladım tekrar geldim köye. Kar yağıyordu. Sormasam kimse sözünü etmeyecek gibiydi, Mami dede ölmüş.

Bazı ölümlerin yaygarası yoktur.

Bazen soru katildir.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder