MAÇOLUK
Maçoluk erkek hakimiyetinin güçlü olduğu
geçtiğimiz yüzyılların değil yaşadığımız çağın ürünü. Erkeklik tehlikeye
girdiği sırada oluşan bir tepki biçimi. Ama kadınlara değil daha çok
kadınlarla denklik kuran erkeklere tepki.
FARK ve TEKRAR
Deleuze Fark ve Tekrar’ın şimdiye kadar
okuduğum sayfalarında dille ilgili bir kullanışlılığı atlamış görünüyor. Her
nesnel farka ilişkin kavramımız olsaydı konuşamazdık. Konuşma zaten kavramların
bizi içine hapsettiği farksızlıktan kurtulma çabası olmalı. Her defasında
değişen nesnel gerçekliğe ters orantılı kısıtlı sözcükle... entelektüel çaba bu
mutlak kısıtlı sözcük dağarcığıyla yeni durumu anlatabilme çabası değil mi?
İSYAN
M. Hanım sanki bir yakınının ölüm haberini
almış gibi birden ‘İsyan’ şarkısını söylemeye başladı. Gözlerini kıstı,
şarkının ritmine uygun kafasını salladı, ‘İsyan!’ derken epilepsi nöbeti
geçiriyordu. ‘İsyan’ın şarkı formatında olduğu bu durumla, gerçekten içinde bir
isyankâr duygu varsa bile onu zararsızlaştırması arasında gittikçe uysallaşan bir kararsızlıktı benim gördüğüm. Yani ‘İsyan’ şarkısı da sistemin
ritüellerinden biriydi.
FACEBOOK YALNIZLIĞI
Ankara’da vaktiyle kısa süreli bir yalnızlık
yaşamıştım: Mutlak yalnızlık; yanına gidilecek kimse
yok, aranacak kimse yok. İşin kötüsü para da yok. Aç kaldım. Kelimenin gerçek
anlamıyla aç. Bunun dünyaya küskünlüğümle bağdaşması ayrı bir konu. Gariptir
ki, bu sırada posta kutuma gelen elektrik, su, telefon faturası görünce
seviniyordum. Ödenmesi gereken bir meblağ ifade ettiği için değil tabi;
kendimle ilgili bir enformasyon aldığım için. Biri beni takip ediyordu; şu
kadar su harcamışsın, şu kadar konuşmuşsun. Şimdi facebook bana geçen yıl şunu
paylaşmışsın, şununla arkadaş olmuşsun gibi iletiler gönderiyor. Bizim
yalnızlığımıza seslenmiyor sadece; yalnızlığımızı ham madde gibi bizden
alıyor, ondan konformizm yaratarak bize iade ediyor.
SEVİMLİ YALAN
Bana yalan söylüyordu ama doğrusunu
anlayacağım bir imayla. Bu hali doğru söylemesinden daha çekici geliyordu bana.
ÜSLUP
Turgenyev platonik aşkı Pauline Viardot’ya bir
mektubunda “ Ah mutlu kadın size ne kadar gıpta ediyorum –hayır bu doğru değil,
gıpta kötü bir duygudur- sadece keyfinizi paylaşmak istedim,” diye yazıyor.
Burada yanlışını düzeltmesi üslup gibi görünüyor. O zamanlar mektubun
mürekkeple yazıldığını hatırlayalım, karalama mektup kâğıdında hiç hoş
durmazdı. Ama yazıyı bu şekilde düzeltmek yine de bir üslup sayılabilir:
hatasını kabul ederek sahiciliği artırmak… Günümüzde dijital yazdığımız halde
bu “hata” ne anlama geliyor?
BELLEK
Bir olayı anlatırken bellek hatırlayıcı olmaktan
çok yeniden yapılandırıcı bir rol oynar. Anlatım ister istemez bir yapıya kavuşunca
bellek bu yapıyı hatırlar. Yaşadığını değil daha önce anlattığını hatırlamak. Kusura bakmayın daha ilerisini söylemek niyetim: Belleğin
işlevi hatırlamak değil, diğerinde hatırlanmaktır; söylem böyle kurulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder