21 Mayıs 2018 Pazartesi

Kıyıdan Köşeden





ÖNCELİK
"Ben cümleyi önden kurarım kelimeler peşinden gelir. Cümleye otobüs diyelim, kelimelere de yolcu. Bazen otobüs boş gider. Daha centilmen bir benzetme yapayım: Önce âşık olurum, sonra o kadını ararım. Çoğu zaman sadece ararım." Yaa dedim.


ÜÇ KEZ
Üç kez oldu. Üç ayrı evde. Ankara’da. Akşamdı, kapı çaldı, açtım. Uzun boylu, beyaz tenli, kumral saçlı, kaldığım semte uygun zengin giyimli, çok güzel bir kadın. Acaba falancı burada mı oturuyor dedi. Hayır dedim. Gülüştük, gitti… Sabah saatleriydi, kaldığım bodrum katın kapısı çaldı, yaktığım holün ışığı kızın iri yeşil gözlerinde yüzüme vurdu. Afalladım. Bir arkadaşımın selamını getirmiş bana. Hakkımda bilgi sahibiydi. Ayak üstü konuştuk. Sınava yetişeceğim dedim. Gülüştük, gitti… Bir arkadaşımın kapısını çaldım, öğleden sonraydı. Bir kız açtı kapıyı… kapıya sarıldı da. Sanki kapıya sarılması sarılmanın metaforu gibiydi. Kehribar gözleri vardı, zülüf elmacık kemiğinin üzerine dökülmüştü azıcık. Arkadaşımı sordum, evde değilmiş. Gülüştük, gittim. Kapılar…


BİR VÜCUT SALGISI OLARAK SES
‘Ben bir… yardan ayrıldım.’ Bir kadın söylüyor bu türküyü. Ses havada ince bir uzantıyla bana ulaşıyor, sadece nakarat kısmını ayırt ediyorum ‘aayrıldııım… aayrıldıııım’... Etrafa bakıyorum sesin failini arıyorum; nerdeyse herkes kulaklıklı, koltukların arkasına monte edilmiş ekrandan film falan izliyorlar. Buldum! Ses orta kapının önündeki koltuktan geliyor.  Otuz yaşlarında, topuz saçlarının üzerine kulaklık takmış kafasını türkünün gaydasıyla sağa sola sallayan bir kadın, yanında da bir çocuk. Türkü bitiyor, beş dakika sonra tekrar… ‘Aayrıldııım… aayrıldııım.’ Otobüsten biri müdahale etse ya. Önümde yaşlı bir kadın sanki uykusundan uyanmış gibi koltuğunda kımıldanıyor, türbanlı kadına bakıyor, ondan bir hamle bekliyorum. Ama hayır, koridor tarafına kıçını dönüyor o kadar… Ayrıldığı biri var bu kadının. Kocasından değil ama, yavuklusundan ayrılmış. Buna hemen inandırdım kendimi. Kalkıp kadını uyarıp uyarmamak arasında kendimle boğuşurken bu kararım beni yatıştırdı. Türkü ‘Aayrıldııım… aayrıldııım’ derken içimden daha beter ol dedim.


AŞAĞILIK YER
Aşağılık bir yerin ilk habercisi horlanan, itilip kakılan sokak köpekleridir. Kopardığım ekmek parçasının taş mı yiyecek mi olduğunu algılayamayan kafası karışık köpekler. Etrafta bir yığın topal köpek.


HERKESİN BİR DERDİ VAR
Kız, sevgilisinin başka bir erkekle buluşacağını söyleyip kendisini başından savdığını sanıyor. Dediğine göre bu birkaç kez olmuş. Ayrıntılar verdi. Bana sordu, sevgilisi gay olabilir miymiş? Hangisi daha çok rahatsız ederdi acaba; gay olması mı, kendisini aldatması mı? Bunu sormadım. Ama anlattıklarına bakarsam galiba gay şüphesini desteklememi bekliyor. Bu kez de başka bir soru durumu bulandırıyor: Hissettiği intikam mı, avuntu mu?


SINIFLANDIRMA
İnsanları artık gürültülü olanlar ve sessiz olanlar diye ikiye ayıracak bir yaşa girdim. Bu kadar net.


ÖLÜM RİTÜELİ
Kefen, sırtüstü yatmış bedenin kımıltısız hatlarını ölümün silüetine dönüştürür. Kefen bize ölümün izlenebilir formunu verir. Peki, cenazenin taşınması sırasında ölenin açıkta bırakılan yüzü ne anlama geliyor? Philippe Aries’ın yazdıklarına göre 12. yüzyıldan önce Batı’da böyle bir gelenek varmış. Ama Filistinlilerin ölüyü bu haliyle taşımalarında başka bir şey ön planda. Teşhir. Teşhir ama nasıl? Ölümün teşhiriyle oluşan ve kendi kendini provoke eden infialle birlikte korkusuzluğun da teşhiri. Ama günümüzde teşhirin kontrolü teşhir edende değil, bunu ikinci elden çoğaltanda (kamera, fotoğraf, afiş vb).  Diğer Müslüman ülkelerden gelen yardımın diyeti olarak teşhir. Çünkü diğer Müslüman ülkeler kendi iç politikalarının dizaynı için Filistinlilerin İsrail tarafından öldürülmelerine ihtiyaç duyuyorlar.




SEVGİNİN TARİHİ
Tanrı yok dediğim zaman bir dinci sevilmediğini hissediyor. Neden acaba? Ya da sevilip sevilmediğini bu kadar dolayımlı bir kerteriz noktasıyla algılayan kafa nasıl oluştu? Sevginin tarihiyle ilgili bir şey bu.


‘AYNA’SIZ YANILSAMA
Aynadan geçmek… İki üç saniye ömrü olan hafıza. Sonra yanılsama başlıyor. Eğer yaya caddesinde yürüyorsanız vitrinlerde kendinizle karşılaşmanız bu yanılsamayla bir yarış içinde olduğunuz anlamına gelebilir.


SÖZ EDİMİ
‘Sizi bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum.’ Buradaki davet neden emirdir?


MESSİ

Messi’nin top ayağındayken yere olan açısı bazen öyle daralıyor ki… özellikle frikik atışlarında topa düşmekle ayakta kalmak arasında bir vücut eğimiyle vururken…




UTANÇ
N. çocukken çişini güçbela tutmuş eve gelmiş. Ev kapalı olduğu için eteğini sıyırmış halde bahçeye işerken komşunun çocuğu onu görmüş. N. o sırada çok utandığını söylüyor. Oysa bana anlatırken böyle bir anısı olduğu için böbürlendiğini söyleyebilirim. Bana yaşadığı anda utanç vermeyip sonradan utanç veren ve anlatılamayan anılar gerek. Kendiminkileri biliyorum zaten.

Uzatmalı utanç. Gerçekte hep geçmişteki bir şeyden utanç. Şimdiki zamanlı değil. Sonradan utanç (düşün).


TUHAF ÖZGÜRLÜK
İnsanın mecburen gittiği yerleri hemen benimsemesi (şikâyet bile bu benimsemeye mızmız bir konfor katıyor) ilginç bir meleke. Kendi seçtiği yerde yaşayacağı hayalkırıklığından daha iyi böylesi. Bu yüzden seçemiyorum. Kendi seçimime dayalı rahat bir ortama ait özgürlük kavramından yoksunum. Benim özgürlüğüm bir bağımlılıktan kurtulma çabasıyla oluşuyor ancak.










Hiç yorum yok:

Yorum Gönder