PAMUK
PRENSES
Pamuk
Prenses Grimm Kardeşler’in masalında Almanca Kar Beyazı (Schneeweisschen) diye
geçer. Kar beyazı, yani anemik, marazi beyazlık. Ama o zamanlar bu beyazlık
narin olmanın asil görünüşüdür. Açıklamama gerek yok herhalde, buradaki narin
olmanın diğer ucu Pamuk Prenses’in kendi dışına saldığı bir telkindir; aşkı
hizaya sokan bir telkin. Pamuk Prenses şöyle diyor: Ben narinim, kırılganım; beni severken
siz de narin olmak zorundasınız. Hayır Pamuk Prenses, ben severken narin olamam
kırıp dökerim, biraz canını acıtırım.
YALANCI
ile PSİKOPAT
Yalan
beden dilinde belirti veriyorsa erdemle çatışıyor demektir (suçluluk duygusu bir erdem sayılabilir mi, ayrı konu). Yalan belirti vermiyorsa insanın yalancı değil psikopat olduğunu
söylememiz gerek. Yalan makineleri baştan beri bu ayrımı da yaptıkları halde tek
yönlü kullanıldı.
MÜZMİN
MECALSİZ
Gözkapaklarını
kaldırmak için özel bir güç harcıyormuş gibi. Kolunu havaya kaldırsa yoruluyor,
bu yüzden oturduğu bankta elleri dizlerinin üstünde hep. Sadece çocuklara ait teneffüs
mutluluğu diye bir mutluluk türü var. O da çocuk ve mutlu çocukları izlerken
mutlu oluyor. Hiç haset duymuyor. Okul bahçesinde böyle bir çocuk keşfettim. Keşif
diyorum, kimse nolmuş yani falan demesin.
NİRVANA
Cansız varlıklara da empati. Ekoloji bunu gerektiriyor. Nirvanaya az kaldı.
YALNIZLIK
Özdemir
Asaf’ın dillerde pelesenk olmuş şu malum dizelerini duyunca sinirleniyorum.
Yalnızlık
paylaşılmaz
Paylaşılsa yalnızlık
olmaz
Yalnızlık
paylaşılmaz derken bile paylaşıyorsun işte. Ama burada bir şair hilesi var,
şiirden söyleyeni çıkarmak. Yalnızlık kendini idealize ettiğin bir mertebe mi,
yoksa içine düşüp hayıflandığın bir çukur mu? Bir tereddüt gibi duruyor ama
değil; ikilemle kasten yaratılan çift anlam arasındaki fark bu. Son söylediğim
hile şairin değil dizeyi paylaşanların.
ÜŞÜMEK
Soğuk bir günde
saçağın altında büzülmüş kediye ne yapıyorsun diye soruyorum ve onun şöyle bir
cevap verdiğini varsayıyorum: ‘Üşüyorum.’ Sonra bu sözcüğü kediden geri
alıyorum. Şimdi onun üşümesiyle benim üşümem arasındaki fark şu: O üşümekle
meşgul değil.
BAŞKA BAŞKA
Size de oluyor mu
bilmem. Parça parçayım. Karımın yanında başka, selam verdiğim komşu yaşlı
kadının yanında başka, çocukların yanında başka, velilerin yanında başka,
sevişirken başka, acıkmışken başka… fakat hiçbirinin kuyruğu birbirine değmiyor.
FUTBOL TARAFTARI
Futbol
taraftarlığında, taraftarlığı güçlendiren en önemli şeylerden biri yenilgi.
Birlikte acı çekmeyi yerine getiriyor. (Arkadaşım Aydın Kabagöz telefon sohbetlerimizden birinde söylemişti
bunu)
TAHMİN ve ÖNGÖRÜ
Tahmin tutarsa
öngörü oluyor. Kötü santraforun gol atınca birden iyi santrafor olmasına benzetebiliriz bunu. Messi’nin
yanında onca gol kaçırıp kaçırıp da birini atan Suarez’in yeniden ‘El Pistolore’ olması
gibi. Entelektüellerin de durmadan tahmin etmek gibi bir huyları var. Biri tutuyor nasıl olsa.
ÖZLEMEK
Gençlikte
arkadaşlarımla daha sık görüşüyordum, arayı açamıyordum. Yaşlandıkça arkadaşlarımla
daha seyrek görüşüyorum. Artık özlemeyi daha iyi becerdiğimden. Özlemek görüşme
arzusu değil, kendi içine kapalı bir duygu, seni diğerine götürmüyor,
donduruyor. Tasarruf hali.
ANNELERİMİZ
Annemin aseksüel
görünmesini özellikle istiyordum. Yaşlı görünmesini, yaşlı gibi konuşmasını,
cahil olmasını, kapalı giyinmesini, evinde oturmasını. Annemin devrimci arkadaşlarıma
göstereceğim ideal annelik formu buydu.
STATÜ HALLERİ
Amerika’da
psikanaliste gitmenin statü oluşu: 1. Benim psikanaliste verecek param var. 2. Benim
bir sırdaşım var, yani size anlatamayacağım şeyler yüzünden beni hep eksik tanıyorsunuz.
RİTİM
Yürürken bir süre
yere bakıp sonra kafayı yukarı kaldırmanın ritmi; bu durum adımlarla
ölçülebilir, altı adım yere bakma, üç adım karşıya gibi. Göztepe’de yere bakma
süresi mutlak olarak uzuyor, yerde köpek ve karga-martı pislikleri yüzünden…
YAPINTI GENÇLİK
Semt pazarı dönüşü
sıkışık yolda pazar çantaları, pazar arabalarıyla yürümeye çalışan yaşlı
kadınların önüne geçerken kaldırım kenarındaki bariyerlerden atlıyorum. Mahsustan atletik biçimde, elimde
son kalan gençliğimi taslıyorum onlara.
FLÖRTÜN YALIN HALİ
Göz kırpmak,
alaycılığı paylaşmak. Sırdaşlık da var. Kalabalıktan sıyrılıp iletişimi
diğeriyle müstakil hale getirmek. Müthiş bir flört dilidir göz kırpmak. Göz
kırpmayı yalın haliyle düşünün: saniyenin onda biri kadar kısacık sürede görmemek
ve görmek. Kör olmayı ve yeniden görmeyi taklit ederek muzipçe bir şaşkınlık hali yaratmak.
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil