Milan Kundera Kimlik romanını kadın kahraman
Chantal’ın sevgilisi Jean-Marc’a söylediği “Erkekler artık dönüp bana bakmıyor” sözü üzerine
kurar. Abartıyor muyum? Diğerinden sana öyle geliyor demesini bekleyen sinsi bir söz değil mi bu, bir o kadar da ifşa
edici. Çünkü bir geçmişi var, eskiden erkekler dönüp bana bakıyorlardı gibi.
Sokakta yaşadığı mutluluk bugünlerde elinden alınmış bir kadının varoluşçu sızlanması. Chantal gerçekte acı olan bu durumu söyleyince daha mı az acı çeker? Heyhat, suçlayacak kimse
de yok, bu yüzden sızlanma zaten, zamana boyun eğmenin birinci evresi.
Bakışın doğal seleksiyonu, demokratik bakışa doğru evrilir. Güzel
olanı, çekici olanı seç ve bakışın süresini ona göre ayarla. Güzel kadını önce
kadın fark eder demiş atalarımız, bu daha da demokratik. Güzele bak ve yüzün güzele bakan birinin yüzü olsun, güzel de kendini olumlayan bu bakışları yüzünde hissetsin.
Ama her zaman böyle değildi, bakışın bir tarihi
var.
Ortaçağ’ın sonlarında dar yollar genişletilip bulvara
dönüştürülünce herkes endamını göstermeye başladı. Bedenin yürüme denilen yeni
bir formuydu bu. Üst sınıf yeni yapılan ve süslü at arabalarının da geçtiği bu
yolda yürümeye başlayınca alt sınıf yanlara kaçmak zorundaydı, bakış imtiyazı
üst sınıfa aitti. İki farklı bakışın kategorik olarak iki ayrı işlevi: Üst
sınıf görüntüsünden alt sınıfı hemen tanıyor ve küçümseyici biçimde dik dik
yolumdan çekil bakışıyla onları yanlara savuruyor. Alt sınıfın ise dik dik bakma
süresi son derece kısıtlı, üst sınıfı hemen tanıyıp yoldan çekilmesi gerek. Üst
sınıfın bakış süresi daha uzun. Yani alt sınıf üst sınıfın bakış nesnesi, bir
manzara. Kötü bir manzara ama saygıda kusur etmediği için iyi. Üst sınıf için
yürümek saygı görmek anlamına geliyordu ve bakış da bunu denetliyordu. Peki alt
sınıfın üst sınıfa dik dik baktığı durumda ne olur? Küstah bakış olur ve
ayıplanırdı. Daha eskiye gidelim ya da daha özel alanlara; padişahın veya
kralın ve onların eşlerinin gözüne hiç bakılamazdı…
Bakış otomobilin ve kaldırımın icadıyla eşitlendi. Ve
bir başka aksesuar bu eşitliği hem kamufle eden hem de yaygınlaştıran bir
kılığa soktu, şapkadan söz ediyorum. Şapkanın altından bakma bakışa teğet bakma
diyebileceğimiz bir çabukluk kazandırdı. Bakışlar terbiye edilince şapka
kalktı. Elbette şapkanın kalkmasının bakışların terbiyesiyle bir neden sonuç
ilişkisi yok, iki süreç çakıştı diyelim. Yine de bakışlarda eşitsizlik var. Bu
kez eşitsizlik kendini tersinden kurmuş. Üst sınıfın bakış süresi kısaldı, alt
sınıfın üst sınıfa bakış süresi uzadı. Neden? Soruyu bir başka bahara
bırakıyorum.
Bakış artık sessiz bir yakarış: ‘Hadi bak bana.’
Bu ülkede (ne yapayım 'bu ülkede' diye bir söz var)
bakış kendini dışarı atmanın ta kendisi. Bu yüzden Kovid 19 yasağı,
bakış yasağının metaforu gibi… Beyoğlu bu yüzden kalabalık. Ama alt sınıf, üst
sınıfın Beyoğlu’nu terk ettiğinden habersiz de olsa kendisi üst sınıf taklidi
yapabildiği için orada…
8 Mart Kadınlar Günü dolayısıyla kadınlara güzel bakan
bir ülke diliyorum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder