Sanki intihar bombacısıyla şöyle bir pazarlık yapılmış: ‘Sen kendini patlat, biz senin öldürdüklerin hakkında gerekli suç dosyalarını hazırlarız. Arkadaşlarımız da paylaşır namın yürür, bok yoluna gitmezsin.’
Suruç
katliamından sonra katliamı haklı göstermeye çalışan bir takım paylaşımlar... Bunlardan biri de Suruç’ta ölen Ece Dinç’in olduğu iddia edilen fotoğraf ve altında 'Şarjöre mermi dolduran bir genç kıza masum mu denir?' yazısı...
Yetmedi Ece Dinç'in İstanbul Karaahmet'teki mezarlığına saldırdılar.
Ece Dinç'in ölmeden önce girdiği sınavlarda İstanbul Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü kazandığı belli oldu.
http://www.posta.com.tr/…/Fotograftaki-kizin-Ece-olmadigi-o…
İnsanların Kobani’de IŞİD’e karşı savaşmak için gittikleri bir sır değil. Şahsen ben de laiklik için, çağdaşlık için, evrensel hukuk için; bu vahşi Işidçi güruhlara karşı Kobani halkını destekliyorum, gönlüm onlardan yana. Savaş bu, herkes birbirini öldürür. Bu sözümden sakın savaşı olumladığım gibi bir anlam çıkarmayın. Ama Suruç’ta öldürülenler sivil! Ve bir intihar bombacısı bırakın savaşın her tür aşağılık koşullarını bir silah biçimi olarak kendisi aşağılıktır. Kim yaparsa yapsın hepsi aşağılık! Hiçbir savaşçının amacı düşmanımı öldüreceğim diye kendini ve sivilleri öldürmek olamaz. Bunu Japonya denemişti kamikazelerle. Bu intihar saldırılarıyla, atom bombasının kullanımını meşrulaştırdılar! Denek olmayı adeta kendileri istediler. Üstelik Japonya zaten bitmişken, teslim olmaya hazırken. Üstelik dünyanın hiçbir yerinde atom bombası kullanacak bir direniş noktası kalmamışken. Sebebini ben söyleyeyim size, yalnız sözüme başlamadan önce derin bir nefes alın beyninize oksijen gitsin biraz… Bir kere kalleşçe Pearl Harbor baskınını yapan, Nazi müttefiki, Uzakdoğu halklarının anasını ağlatan Japonya için kimse üzülmezdi. İkincisi bütün dünyaya bu savaşın galibi benim demenin en kestirme yoluydu atom bombası. Üçüncüsü (bence en önemli sebep bu, rakibin dekarte edileni diğer rakiple savaşa, tam da "politikanın başka araçlarla devamı olan savaşa" kurban edilir; dekarte edilen kendini çok önemsediğinden hâlâ savaşın asli taraflarından biri olduğunu sanır... şu: eğer ABD atom bombası atmasaydı), Kızıl Ordu’yu 1905’ten kalma bir sınır sorununu bahane edip doğuya kaydırmaya başlayan Sovyetler’in Japonya’yı daha önce işgal edeceği kesindi!.. Konuyu uluslar arası boyuta taşımışken buradan devam edeyim… Malûm, İran atom bombası sevdasından vazgeçti. Öyle yaramaz bir çocuk gibi İsrail’in var, ben de isterim diyemezsiniz, oyuncak mı lan bu diye adama sorarlar. Müslüman devletlerden sadece Pakistan atom bombasına sahip; ve vekaleten sahip, bombanın düzeneği kendi ellerinde değil, yani bomba oraya yerleştirilmiş; bunun anlamı: bomba başka yere atılmayabilir, orada patlatılabilir!.. Sosyalist sistem çökse de nükleer sistem çökmedi. Nükleer sisteme sadece medeniyetler sahip olur. Tekrar ediyorum: Sadece medeniyetler!.. Atom bombasının yapımını ayete bağlayan kafayla Cern’de atomları çarpıştıran kafa aynı olamaz. Yani atom bombası bir sahiplik sorunu değil, bilimsel bir hak ediş sorunudur. Gelelim ahlaki soruna; Kohlberg’in (siz şimdi Yahudi dersiniz ona) ahlaki aşamalarının nirvanasına; bu hususta Einstein’la aynı fikirdeyim, her tür nükleer bombaya karşıyım. Ama iş buraya gelene kadar bir ışidçinin aşması gereken o kadar çok mesafe var ki, hey kime söylüyorum desem yeridir.
Bir ışidçi medeniyet düşmanıdır, bu anlamda Nazi’den bile kötü. Nazi; faşistti, gaddardı, soykırımcıydı, savaş suçlusuydu vb ama medeniyet düşmanı değildi. Komünist Picasso’nun tablolarını gasp edecek kadar resimden anlıyorlardı. Işidçi binlerce yıllık heykelleri parçalıyor put diye. Amacım burada bir ehveni şer imkânı yaratmak değil, karşı karşıya olduğumuz kötülüğün ne menem bir şey olduğunu anlatmak; bunu da maliyeti en düşük yolla, kıyaslama yoluyla gösteriyorum. Sanatla putu ayıramayacak kadar mankafa bir mahlukat var karşımızda…
‘Hayır biz
de medeniyet taraftarıyız; hadistir, ayettir’ diye sözümü kesmeyin. Aklınıza Başbakan’ınızın,
Cumhurbaşkanı’nızın Batılı yetkililerle çekilmiş fotoğrafları gelmesin.
Protokolle, samimiyetin beden dilini birbirine karıştırmayın. Fatih İmam Hatip
Lisesi’yle, Harvard’ın medeniyet buluşması olmaz. Şöyle anlatayım: Bir
Harvardlı, Fatih İmam Hatip Lisesi’ni etnolojik bir nesne olarak araştırır, inceler;
bunun tersi olmaz. Ya da daha mutedil bir dille söyleyeyim: bir Fatih İmam
Hatip mezununun Harvardlı olması bir arzuyken, yeryüzünde Harvardlı birinin
İmam Hatipli olması gibi bir arzu üretimi yoktur. Peki bu bir kader mi, biz veya siz buna mahkûm muyuz? Değil tabi, medeniyetler buluşması için evrensel bilime,
evrensel akla katkı yaptığınız sürece ister istemez yeriniz orasıdır. Bir fizik
hipotezi gibi iddialı şeylerden söz etmiyorum. Bir barış hipotezi de olabilir
bu.
Barış için kendi payıma düşeni söylemiş olayım bu arada: Suruç katliamına misilleme Urfa'da iki polisin öldürülmesini, İstanbul'da, Adana'da, Diyarbakır'da insanların Işidçi diye öldürülmelerini kınıyorum.
Barış için kendi payıma düşeni söylemiş olayım bu arada: Suruç katliamına misilleme Urfa'da iki polisin öldürülmesini, İstanbul'da, Adana'da, Diyarbakır'da insanların Işidçi diye öldürülmelerini kınıyorum.
Bilmiyorum
bir IŞİDçiyle aranızdaki mesafe ne kadar?.. Ama bu paylaşımınız beni giderek bu
işin medeniyetler savaşına doğru evrildiğine ikna ediyor. Ve sormak istiyorum:
‘siz IŞİDçi misiniz?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder