15 Temmuz 2018 Pazar

Kuşlama


Ama bir sözcük bir eylemi bu kadar mı güzel ifade eder!

12 Eylül arifesinde yapılan eylem biçimlerinden biriydi. Sadece o döneme has; büyük şehirlerde kalabalık bir semtte otobüsün hareket edeceği sırada el ilanı boyutunda kâğıt tomarı pencereden ya da tavandaki havalandırma kapağının aralığından bırakıyorsun, kâğıtlar rüzgâr enerjisiyle her tarafa yayılıyor. Sana ait olmayan enerji seni kamufle ediyor; ayrıca suç mahalli ile suç aleti aynı. Bir icat bu. Sözcük de öyle, dönemin eylemcilerine ait bir jargon.

Dağıtan açısından da okuyan açısından da pratik. Risk yok gibi. Okumak için eline alman, cebinde taşıman gerekmiyor… henüz ayağının dibine düşmüşken göz ucuyla bakıp geçebilirsin.

Kuşlamada ne söylediğinden çok kimin söylediği önemli: Devrimci Yol, Kurtuluş, Halkın Kurtuluşu vb örgüt adlarının belirgin logoları. Dönemi düşünürsek; solun halka propagandası değil bu, hatta solun sola propagandası bile değil; daha da sınırlayıp her örgütün kendi sempatizanlarına propagandası diyeceğim ama o da değil. Daha çok ille de eylem hali… rüzgâra tutunmak… bir varoluş biçimi…

Geldi geçti.

Sözcük ne oldu? ‘Kuşlama’ yazarken Microsoft Word sözcüğün altını kırmızılayarak hata sinyali veriyor. Sözlüklerde yer almıyor. Eylem bitti sözcük miadını doldurdu öyle mi? Bir sözcüğün zamanla kendi etimolojisinden özgür olması gerekmez mi? Yani kendi mahrecinden kopması. Mesela internette rastladığım yukarıdaki Fatma Belkıs'ın fotoğrafının alt yazısı şöyle olabilir: İçimde biriken sancıyı kuşlamayla dışarı saldım. Ya da fiilimsiden fiile: içimde biriken sancıyı kuşladım (Ünsal Çankaya)… 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder